Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Amin Maalouf'un son 20 yılda yazdığı Deneme kitaplarında romanlarından daha çok ön plana çıkıyor. Entelektüellikten aydınlığa geçiş yaptı. Dünyanın sorunlarını kendine dert ediniyor, çözüm öneriyor ve mücadele ediyor. Tarihi olayları onun hikaye anlatıcılığı ile okumak ayrı bir zevk veriyor. Son 150 yılda Batı Uygarlığı'na meydan okuyan üç süper güçten bahsediyor. Japonya, Rusya ve Çin... Hepsi geride kalmış dünya devletlerine bir şekilde ümit oldu. Japonya 1868 yılında Meiji Restorasyonu ile hızlı bir şekilde modernleşti. 1905 yılında Rusya'yı devirdi. I. Dünya Savaşı'nda kazananların tarafındaydı. O zamana kadar ezilmiş olan halkların umuduydu. Fakat I. Dünya Savaşı'ndan sonra aşırı milliyetçiliğe boyun eğdi. Önce Kore'yi sonra Mançurya ve Çin'i istila etti. Bu iki millet üzerinde çok derin izler bıraktılar. Toplu katliamlar, tecavüzler, küçük düşürmeler... Halbuki Japonya için Çin önemli bir figürdü. Çin'den din, sanat, kültür, teknik ne varsa ihraç ettiler. Sonrasında Çinliler modernleşme döneminde Japonları örnek almıştı. Her şey II. Dünya Savaşı'ndan sonraki militarist ruh hali ile bozuldu. ABD'yi savaşa çekmekle en büyük stratejik hatayı yaptılar. İki atom bombası ile yerle bir oldular. Neyseki sonrasında yaşanan ekonomik kalkınma ile yine dünyaya örnek oldular. Savaşmadan, barış yoluyla da büyük bir güç olunabileceği ispatladılar. Rusya'da ise; 1905 yılındaki Japonya bozgunundan sonra Çarlık itibarını ve gücünü kaybetti. Art arda gelen işçi hareketleri, devrim girişimleri ile yıkılmaya yüz tuttu. Japonların verdiği umudu işçi sınıfı üzerinden tüm dünyaya verdiler. Fakat Stalin Rusya'sı tüm bu umutları boşa çıkardı. Boğucu, ezici ve acımasız bir bürokrasi ile hem kendi vatandaşlarını hem de rol model olarak gören ülkelerin vatandaşlarını baskı altına aldılar. ABD ile girdikleri rekabeti savaşmadan kaybettiler. Ticaret, kültür, ekonomi, insan hakları alanlarındaki geri kalmışlıklarını reform çabaları ile düzeltmeye çalışmaya başladıklarında kaçınılmaz son gerçekleşti. Sovyet Rusya dağıldı. Son olarak Çin'e gelecek olursak; Rusya'nın ekonomik alanda yaptığı hatalardan ders almış görünüyorlar. Japonya'nın gereksiz milliyetçiliğine ve militarist şovenizmine de kapılmıyorlar. ABD ile olan rekabetleri şimdilik tamamen ticaret üzerinden ilerliyor. Dünyanın en büyük 2. ekonomisi olarak yakın zamanda zirveye oturmayı düşünüyorlar. Fakat henüz insan hakları, demokrasi, kültür ve sempati konusunda Batı Uygarlığı'na meydan okuyacak konuma gelemediler. Bunlar olmadan da dünya egemenliğini sağlamak zor. Gerçi Çin böyle bir şeyi istiyor mu? Zamanla göreceğiz. En nihayetinde geride kalan 150 yılda üç büyük devlet ABD'ye meydan okudu ve onun hegemonyasına karşı mücadele etti. Amin Maalouf'un da kitabında sonsözünde dediği gibi "Tarih hakkındaki gözlemim bana, tavırlarını Batı'ya yönelik sistematik düşmanlığa dayandıranların genellikle barbarlığa, gericiliğe savrulduklarını ve sonunda acziyete düşüp kendi kendilerini cezalandırdıklarını öğretti." Çin henüz bu duruma gelmedi. ABD'nin veya Batı'nın karşısında duracak olan güç; bunu sadece silah gücüyle yapmamalı. Ekonomisiyle, teknolojisiyle, sunduğu daha iyi demokrasisiyle, gelişmiş kurumlarıyla, kültürel gelişmişliğiyle yaparsa belki o zaman dünya dengeleri daha iyi kurulabilir.
Labirent
LabirentAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202466 okunma
·
393 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.