Herkes olumsuz duyguları deneyimler, acı da bunlardan biridir. Acı, insana kendini ve konumunu sorgulatır, anlam arayışına iter. Acı, varoluşsal bir kaygı yaratır.
Günümüzde bu durum medyanın etkisiyle başka bir hale dönüşmüştür. Amaç aynı olsa da bu sorgulama şekilleri farklılık göstermektedir.
Ben bu saatte bu yazıyı yazarken amacım neydi? Ne anlamı var bu saatte buraya yazmamın?
Hastaydım ve birkaç gündür hastalığım öyle kötü bir hal aldı ki yorgunluktan bayılmasam da hastalıktan havale geçirecektim.
Daha önceki bir iletimde yorgun olmama rağmen birçok işimin olduğunu yazdım.
Neden burada bu saatte hastalığımdan ve müşkül bir durumda olmamdan bahsediyorum? Neden burada bunu sorguluyor, siz okuyuculara sorular yönetiyorum? Cevap verin diye mi?
Kendimi sorguluyorum, kavramlarımı yeniden anlam denizlerine uğurluyor ve bir şeyler alması için ağlarımı salıyorum. Kendi kendime, kendim için yapıyorum. Anlamaya ve anlaşılmaya çalışıyorum. Kendim için.
Ben paylaşmasam, kendimi bu mecrada ya da başka bir mecrada ifade etmesem varlığımdan bir şey eksilir mi?
Bu soru çok önemli bir sorun barındırmakta, varoluşun şimdi ve şu an en azından biz insanlar için dijitalde olduğunu ifade etmekte. Dilim susmakta çünkü kendimi ifade edecek ve kendimi herkesin önünde ifade edecek bir şansa sahibim, bu şansa birçoğumuz sahibiz. Parmaklarımız(dijit) artık kağıtlarda değil, herkesin kendi profilinde kendini anlatışında. Kendini kurgulayışında, sorgulayışında hatta teşhisinde. Kendi benliğini sunuşunda varoluş güdüsü alevlenmekte. Bu sunuş trol bile olsa.
Varoluş sancımızı çekerken, dijital biz oraya dahil olduğumuzda bize hazır bir varoluşu sunarken "daha çok nasıl var olunur?" sorusunu da yeniden sordurmaktadır. Bu soruşta yenidenliğin bulunması, benlik sunumu mekanlarının yeniden ve yeniden üretilmesidir. Hatta "mekan" gibi bir kavram dahi yeniden üretilmiş ve yeni anlamlar kazanmıştır.
Sosyal medya mecraları bize kendimizi daha çok sunarak daha çok var olma şansını sağlamakta ve biz de bunu kullanmaktayız. Bir mecrada bu videolarla, bir mecrada fotoğraflarla, bir mecrada bu yazıyla olmaktayken bireyler kendisini en iyi ifade edecek mecrayı seçerler. Bu etken dışında kendini daha fazla insanın göreceği bir mecra da seçebilmektedir. Bu etkileşim içinde önem taşımaktadır. Sosyal medya mecrası ise daha çok kullanıcı istediğinden fotoğraf, video, yazı ve hatta daha fazlasını kendinden barındırma gayretindedir. 1000kitap'ın dönüşümünde fotoğraf paylaşım özelliği, kendini kullanıma daha açık hale getirmesindendir. Belki önümüzde video gibi bir özellik daha gelir, hatta diğer mecralara yeni özellikler gelse o özellikleri de kendinde bulundurma amacı taşır, taşıyacaktır.
Acı nerede? Acı ne halde? Acı gerçekten de var mı ya da sürekli Narkisos gibi kendini seyre dalan insanlarla ekranda gerçeği yansıtmayan bir imaj olarak sığ kalmakta mı?
Acı bence hissetmekte, düşünmekte ve ifade etmekte. Dijital ile şekli değişse de bana tüm gece gözüme uyku girdirmeyen küçücük bir şeyde. Fiziksel bir ağrı olsa bile zihnen, psikolojik olarak acı çekmemde.
Depresyonda, melankolide. Acı anksiyete ve OKB'de. Acı, gözyaşında ve içeri akan gözyaşında. Acı, gördüğümüz, hissettiğimiz yerlerde.
Biri depresyonda olduğunu ifade eden bir şey paylaştığında acı orada, o insanın içinde.
Diğer tüm duyguların gözler önünde yaşandığı gibi acı da atılan küçüklü büyüklü paylaşımlarda gerçekten paylaşılmayı bekliyor.
Yergi demetlerinizi değil elbette.