Tavsiye Kitap
“ Gerçek yas hiçbir anlatma diyalektiğine elverişli değildir. “
“ .. yalnızlık tam anlamıyla çöktü, bütün ağırlığıyla: benim ölümünden başka bir son yoktu artık. “
|| Yas Günlüğü
|| Roland Barthes
Selâmlar
Barthes ‘in annesini kaybettiği 25 Ekim 1977 ‘den 15 Eylül 1979’a değin kaleme aldığı günlüklerini okuyoruz bu eserde.
Bazen uzun bazen tek cümlelik olan bu günlükler duygusal anlamda çok yoğun.
Barthes bunları annesine karşı bir görev, onun yokluğuyla baş etme için bir yöntem olarak görüyor sanki.
Öyle ki az yazdığında kendini suçlar ve bir hicap duyar.
O dönemde üzerine yoğunlaştığı
Marcel Proust ‘un yaşadığı kayıpları dahi sahiplenip karşılaştırmalar yapıyor.
( Proust ‘ta en etkilendiğim kısımlardı )
Barthes ‘in bu ısrarcı ve duygusal yası, bizi yas olgusu üzerinde düşünmeye de itiyor.
Yas nedir?
Ölenin arkasından onsuz bir hayata alışmak için geçiş aşaması olabilir.
Ölüm kadar kesin olduğunu varsayarak veda ettiğimiz kişilerin, mekanların, zamanların olmadığı bir duruma geçiş için de bir yas söz konusu esasen.
Yasa böylelikle bir geçiş anlamı addettiğinizde yas aslında kaybedilenin var oluşunun imkansızlığı ve artık var olmayışının ızdırabı arasındaki bir gerçekten kaçıştır.
Yasın doğal seyrinde belli bir süre normal karşılanan kaçış, kitap özelinde baktığımızda normali aşıyor.
Barthes güvenli bir annenin varlığından , o annenin olmayışının tekinsizliğine geçmemekte.
Yazarak iyileşmeye çalışırken her günlükte sanki az evvel kabuk tutmuş bir yarayı yeniden kaşıyor.
Bu anlamda bu uzamış yas, annenin yokluğuyla ne yapacağını bilmemeye derman olmuş. Sağlıklı değil fakat o acıya karşı bir korunak olmuş diyebiliriz.
Çünkü yas bir boşluğu doldurmakta ve yas da giderse anneye dair canlı bir duygu yok bu boşluğu dolduracak.
Ben kitabı ilgili alanım olduğu ve konuya dair şahane bir duygusal derinliğe ev sahipliği yaptığı için çok sevdim
Kitapla Kalın