Gönderi

744 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 14 days
Doğruyla yalanı yaşayınca bile ayıramadıktan sonra!...
Edebiyatımızın yüz akı romanlarından biri ‘'Bir Gün Tek Başına''. İç monologlarla ilerleyen çok başarılı, özgün anlatım tekniği, hiç bir noktada aksamayan usta işi kurgusu ve insanın o gizemli iç dünyasını anlatışındaki üstün başarısı ile sadece edebiyatımızın değil, dünya edebiyatının da sayılı eserleri arasında anılmayı hak ediyor. Çoğu okuyucu tarafından, bence talihsiz bir şekilde, bir dönem romanı olarak değerlendirilmesine karşın, zamanlar ve mekanlar üstü bir anlatımı var Vedat Türkali’nin. Evet hikayesi 1960 darbesinden hemen önceki 8 aylık dönemde geçiyor; adım adım Menderes’in idamına giden o dönemdeki toplumsal hayatı, siyasi karmaşayı, çift kutuplu dünyadaki gerilimleri, sokaklara taşan tepkileri romanında fon olarak kullanıyor Vedat Türkali. Ve evet, tabii ki biliyoruz, kendisi de fikirleri yüzünden hapislerde sürünmüş, sürgünlerde ömür tüketmiş, sol kesimin öncü temsilcilerinden biri. Ancak tüm bunların, bu şahane romanın bir “dönem romanı“ ya da “ideolojik roman“ şeklinde sınıflanmasına sebep olması beni üzüyor. Zira bu; tüm kararsızlıkları, çelişkileri, korkuları ve sevgisi ile gerçek insanların eşsiz bir hikayesi ve Türkali o -hepimizden parçalar taşıyan- kahramanlarını gözümüzün önünde, yavaş yavaş, çırılçıplak kalana kadar soyarken bir yandan biz okuyucusuna da dev bir ayna tutuyor. Romanın başından sonuna kadar o aynada kendimizi görüyor, o kararsız karakterlerle birlikte biz de şaşkınlık içinde çelişkiler ve hızla değişen duygular arasında kayboluyor, bitiminde bir iç sızısı ile birlikte geleceğe dair umudu da hissediyoruz. Üniversite yıllarında, yani 1940ların sonunda tek partiye karşı eylemlere katılmış, ancak nezarette yediği iki tokat sonrası korkup sinerek bu işlerden elini eteğini çekmiş Kenan var bir yanda. Güzel karısı ve sevimli küçük kızı ile kendine küçük burjuva bir hayat kurmuş; ne öğretmenlik yıllarından, ne de şu anda yaptığı kitapçılıktan zevk alan, mücadeleden kaçmanın yarattığı o iç boşluğu doldurmayı bunca yıl boyu başaramamış bir Kenan. İçki kadehleri ardına sığınıp kendinden kaçmaya çalışırken, devrimci mücadelede aktif yer alan, felsefe öğrencisi Günsel ile tanışması yeni bir hayat gayesi veriyor Kenan’a. Günsel’e duyduğu aşk geçmişte terk ettiklerine dair pişmanlıklarla karışırken, Kenan da kendini tekrar, yıllarca kaçtığı ve aslında pek de inanmadığı o mücadelenin içinde buluyor. Görünüşünden oturup kalkmasına, kılık kıyafetine, tutkularına ama hepsinden önemlisi sürekli değişen iç dünyalarına kadar ince ince işlediği karakterleri ile okuma şöleni yaşatıyor bize Türkali. Geçmişi ile barışamamış, pişmanlıklarını aşamamış Kenan’ın Günsel ile ilk karşılaştığında onu, hala çok sevdiği, ama belli ki kendini mücadeleden uzaklaştırdığını düşünüp kızdığı karısı Nermin sanmasıyla mesela. Aynı Nermin, aslında hiç değişmemesine karşın, sayfalar ilerledikçe aşağılanan bir pişmanlığa dönüşecek Kenan için. Ya da her yaşadığı zorlukta kuyruğunu kıstırıp kendini kurtarması için, savunduğu tüm değerler ile çelişen ve acımasızca eleştirdiği iş bilir Rasim’e sığınmasıyla. Bir yandan sözle emekçi haklarını savunurken diğer taraftan işe neredeyse hiç gitmeden, tüm işleri sırtına yıktığı genç öğrenci Burak’ı sömürmesiyle. Hükümetin yetkisini yanlış kullandığına ve bir şeyler yapılması gerektiğine yürekten inansa da -ki buna Rasim ya da Nermin de inanıyor zaten- Günsel’in içinde bulunduğu eylemlere olan inançsızlığıyla. Aşkın, tutkunun, cinsel çekimin o anlaşılmaz esrarlı dünyası ile. Kenan sanki kanlı, canlı karşımızda yaşıyor. Sadece Kenan mı? Cinsel tutku ile aşkı karıştırıp kocasının gerçekten ellerinden kayıp gittiğine inanamayan, yuvasını yıkıp çocuğunu babasız bırakmaktan korkan Nermin mesela. Karnındaki bebeği hem seven, hem ondan nefret eden; aşkın o ilk tutkulu anlardaki gözü karalığını zaman geçtikçe kaybetmeye başlayan ve bu yüzden kalbini şüphelere açan Günsel ya da. Ya o bir yandan iktidar destekçisi görünüp gemisini yürütürken, diğer taraftan olabilecekleri en doğru şekilde tahmin eden Rasim? Sivri dili ile devrimci mücadeleyi eleştirmekten çekinmese de, yaşanan haksızlıklar karşısında korkmadan eyleme geçen cesur doktor Handan? Her biri birbirinden farklı, bir kadar da gerçek… Türkali’nin olay akışı, 60 darbesinden önceki aylarda yaşanan olayların da kısa bir özeti. Tümüyle gerçek olayları, kimi zaman gerçekteki kahramanlarını da hikayeye dahil ederek aktarıyor. Turan Emeksiz’in polis kurşunuyla can verdiği gösteriler, Osman Paşa marşı eşliğinde üniversite direnişleri, muhbir ağı ve sansürler, Menderes’in seçilmesi amacıyla başlarda verilen Amerikan yardımlarının giderek azalması ve bozulan ekonomi romanın arka planını oluşturuyor. Romanda soğukkanlılığını hiç kaybetmeden akıllı tahlilleri ile sivrilen, örgütlü mücadeledeki gençleri sürekli danıştığı, yol gösterici Baba karakteri de, sol ideolojinin önemli isimlerinden Hikmet Kıvılcımlı. Türkali’nin her karakteri, bu toplumda yaşayan hepimizden parçalar içeren birer kolaj. İyi, kötü, tüm yanları ile bu halkın öne çıkan özellikleri kolajının içine öyle güzel serpiştirmiş ki, ideolojimiz doğrultusunda ne kadar romantik hayaller kurarsak kuralım bizi uyandırıyor, gerçeği apaçık önümüze seriyor. Romanda bir er, okuma yazma bilip bilmediğini sorduklarında, ''harfleri tanıyorum, ama birleştiremiyorum.'' diyor. Anlıyoruz ki bu ülke insanları, hepimiz o er gibiyiz; tanıyoruz birbirimizi ama birleşemiyoruz… “Doğruyla yalanı yaşayınca bile ayıramadıktan sonra!..”
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Everest Yayınları · 20145.2k okunma
··
331 views
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
Ne kadar güzel bir romandır bu, ve siz de ne kadar güzel yazmışsınız. 👏👏
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkür ederim efendim, beğenmenize çok sevindim.
Zeynep Çiçek Coşkun okurunun profil resmi
Tebrikler hocam güzel inceleme olmuş emeğinize sağlık👏📚
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.
Cem okurunun profil resmi
👍👍 beni kitabı okumaya ikna etti bu güzel inceleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Benim bunca yıl okumamam büyük kayıpmış. Tavsiye ederim hocam, umarım ki siz de beğenirsiniz.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.