Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

512 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Dune serisine ilk üç kitabını okuduktan sonra uzun bir ara vermiştim. Ancak Denis Villeneuve'un çektiği yeni "Dune" filmiyle birlikte, evrenin büyüsü beni tekrar etkisi altına aldı ve dördüncü kitapla birlikte seriye kaldığım yerden devam etmeye başladım. Tanrı İmparatoru’na başladığımda beklentimi olabildiğince düşük tutmaya çalıştım, çünkü genel olarak kitap, kendinden önceki üç kitaba nazaran daha az sevilmiş. Evet, benim de eksik bulduğum noktalar var, ama yine de kitabı çok beğendim. Daha ilk sayfayı okuduğum anda bu epik evreni ne kadar özlediğimi fark ettim. Yaklaşık 2 aydır doğru düzgün kitap okumamama rağmen ilk yüz sayfayı bir çırpıda okuyuverdim. Zaten genel olarak kitap diyalog halinde ilerlediği için ister istemez akıcı oluyor. Kurgusu ve karakterleriyle müthiş bir devam kitabı olmayı başarmış. Serinin diğer kitaplarındaki gezegenlerin karışık politik, ekolojik ve sosyolojik yapıları bu kitapta da işlenmiş, ama ben diğer kitaplarda gerildiğim kadar bu kitapta gerilmedim. Evet, politik entrikalar yine var, ama diğer kitaplarında -özellikle de Dune Çocukları’nda- her an biri kumpas kurabilir, en sevdiğim karakter bir anda öldürülebilir düşüncesiyle sayfaları korka korka çeviriyordum. Tabii ki gerilimin daha az olmasının gayet geçerli sebepleri var, ama bu seriyi okurken diken üstünde olmak hoşuma gidiyor; keşke bu kitabı okurken de her an her şey olabilir tedirginliğini üzerimde hissetseydim. Ama olsun. Kitaptaki din, felsefe, toplumsal yapılar ve insan psikolojisi gibi konular bir yana, her bölümün başında verilen çalıntı günlüklerden alıntılarıyla ve betimlemeleriyle bile hayran olunmaya layık bir kitap. Hele ki imparatorun betimlemesi fevkalâde! Daha doğrusu, imparatora komple bayıldım! Kitapta neredeyse her sözünün ve aklından geçirdiği düşüncenin altı çizili. O alaycı tavrı, keskin zekası, hayranlık uyandırıcı stratejileri, analizleri, laf cambazlıkları her şeyi harikulade. Ucube görünüşüne rağmen gözüme aşırı karizmatik geldi, boşuna babasının oğlu demiyorlar. Sinemada izlemeyi çok isterim, ama sanırım film olarak çekilmeyecek. Umarım dizisinde yer verirler ve kitaptaki tasvire sadık kalırlar. Lord Leto'nun hükümdarlığının durumuna dair metinlerde kullanılan retorik teknikler çok etkileyiciydi. Bu kısımları okurken sanki bir bilim kurgu romanı değil de araştırma inceleme ya da tarih kitabı okuyormuşum gibi hissettim. Aynı şekilde Tanrı İmparatoru’unun Rahibe Chenoeh’le yaptığı konuşma inanılmaz etkileyici. O bölümün tamamının altı çizili. Birçok bölüm alıntılarla ve referanslarla zenginleştirilmiş, felsefi açıdan da oldukça zengin bir eser; neredeyse her bölümü okuyucuyu düşündürüyor, bazı bölümleri duygulandırıyor, bazı bölümleri ise okuyucuyu küplere bindiriyor. Herbert, toplumsal dinamikler ve insan doğası üzerine derinlemesine düşünmüş ve bunu kitaplarına çok başarılı bir şekilde entegre etmiş. Cümlelerin altını çizmemek ya da kitabı postitlerle doldurmamak elde değil. İlerleyen zamanlarda yüksek ihtimalle bu seriyi tekrardan rahat kafayla okuyacağım. Özellikle de ilk kitabını çok üstünkörü okuduğumu düşünüyorum. Umarım seriyi tam olarak özümsemeden ölmem. Sizler de umarım bu kadar sağlam bir seriden mahrum kalmazsınız. İncelememin geri kalan kısmı daha çok kitapta geçen olaylar ve karakterler üzerine olacak; bu kitap ve bundan önceki üç kitabı okumadıysanız incelememin devamını okumanızı tavsiye etmem. Ayrıca bu serideki hiçbir kitabın tanıtım yazılarını da okumanızı tavsiye etmem çünkü gerçekten fazlasıyla spoiler içeriyorlar. Dune’la ilgili denk geldiğim bütün yorum ve gönderileri okuduğum için Tanrı İmparatoru’nda 3500 yıl gibi koskocaman bir zaman atlaması yaşandığını öğrenmiştim. Bu yüzden okurken “ne oluyo’ lan?!” demedim; spoilerı yediğim zaman demiştim ama. Her ne kadar yeni karakterlere bayılsam da gözüm ister istemez diğer karakterleri aradı. Özellikle de Gani ile ilgili daha fazla şey okumak isterdim çünkü Dune Çocukları’nı okurken Alia’dan etkilendiğim kadar Gani’den de etkilenmiştim. Varlığı olmasa bile Leto’nun ikizinden daha çok söz etmesi güzel olurdu. Yeni karakterlerden en çok Moneo’yu sevdim. Hatta şu ana kadarki bütün karakterlerin içerisinde ilk beşimin içinde Moneo yer alır. İlk başlarda kendisinden Hain Yueh vibeı aldım ama beni utandırmayı başardı. Muhteşem bir karakterdi. Son anlarda bile Lord’una olan sadakati, aralarındaki felsefi diyaloglar, solucan geliyor diye okuyucuyu gerim gerim germesi ve tabii Duncan’a ağzının payını vermesi Moneo’yu favori karakterlerimden biri yapmaya yetti. Sözü Duncan’a getirmişken ondan da biraz bahsedeyim. Duncan’ı Atreideslere olan sadakatinden dolayı severim ama ani yükselmelerine ayar oluyorum. Kendisine hak verdiğim çok fazla yer var ama beni deli ettiği yerler de azımsanmayacak kadar çok. Kopyalarından birisinin karısının dış görünüşünün Jessica’ya benzemesi beni rahatsız etti. Hwi’yle aralarında gelişen ani ilişkiye de anlam veremedim. Tamam, Leto’ya düşman olmasına büyük bir zemin hazırlıyor ama ilişkileri çok hızlı gelişti gibi geldi bana. Hwi’yi okurken de kendisine nasıl duygular besliyeceğime karar veremedim. Değişik bir karakterdi; Leto’yla arabadaki konuşmaları içimi burkmadı değil. Siona’yı da son anlardaki duyusuzluğuna rağmen sevdim. Kitabın ilk bölümünde ettiği yemini gerçekleştireceğini içten içe bilmeme rağmen son bölüm tüylerimi diken diken etti. Siyanoq ayini muhteşemdi. Okurken en etkilendiğim kısımlardan biriydi. Leto ve Duncan’ın geçmişi yâd ettikleri kısımlarda okurken hoşuma gidiyordu. Çalıntı Günlükleri ayrı bir kitap olarak okumayı çok isterim. Leto’nun bazı düşüncelerinin diğer kitaplardaki karakterlerin sözlerinden alıntı olması hoş bir ayrıntıydı. Kitabın son bölümünde gelecekle ilgili birkaç sufle aldık bakalım bizi neler bekliyor.
Dune Tanrı İmparatoru
Dune Tanrı İmparatoruFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20212,856 okunma
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.