İlahi HuzurdaÖnce biraz kitaptan bahsedeyim, sonra uzunca bir alıntı koyacağım çünkü bana kalırsa bu tarz kişisel gelişim minvalinde kitapların kişiye hitap edip etmediği en çok içinden bir pasajla anlaşılabiliyor. Kabir Helminski'den okuduğum ilk kitap. Gerçi bu kitabı ne zaman ve kimin önerisiyle aldığımı da hiç hatırlamıyorum. Seneler önce almıştım. Bu yaz, 27 Ağustos'ta da okumaya başlamışım, sonra kitabı evin içinde kaybettiğim için yarım kalmıştı, bu ayın başında ise buldum ve kaldığım yerden devam ederek bitirmiş oldum. Çeviriden kaynaklı mı bilmiyorum, yazar Amerikalı olduğu için İngilizce'den çevri olsa gerek, beni çok sıktı okurken, iç sesim kelimelere çok fazla tökezleyip takıldı. Akıcı bir şekilde okumaya kalktığımda ise anlamadığımı fark ettim ve bana kalırsa bu benden değil, kitabın dil ve anlatımından kaynaklandı.
.
Dünyanın bir matris olduğunu söyleyen kitaplardan biri. Bu tarz kitaplar beni kaygılandırıyor aslında. Yanlış anlamıyorsam şayet, dünya ve buradaki bedensel ve akli varlığımız (egomuz), Ruh'umuzun gelişimine katkı sağlayacak bir yaşam formundan başka bir şey değil. Dolayısıyla önümüzdeki olgunlaşma fırsatları yaptığımız birdizi seçimlerin içinde. İşte korkutucu kısmı da tam olarak burası benim için; ya yaptığım yanlış bir seçimle kendi kendimin gelişim potansiyelini harcamışsam? "Başka bir evrende, en güzel halinle... " diyor ya şarkı, ya öyle olmuşsa hakikaten de ben fark etmemişsem. Gerçi seçenekler ve fırsatlar bir değil elbette, birini kaçırsan öbürüne binebilirsin. Belki de sandığım kadar seçim şansım da yoktur hem. Belki kitapta anlatılanı da tam kavrayamamışımdır. Kitap kaygının da bir ego tezahürü olduğunu söylüyordu üstelik. Her şeyin başının ise sakinlik. Yani meditasyon. Yani içini dinleme. Kitapta beni en çok etkileyen cümle ise bir tanım cümlesi oldu, "İnsan: Bireyleşmiş Ruh'un vasıtası; bu madde dünyasında İlahi Ruh'un en olgun tanığı." En olgun tanığı, insan mı sahiden? Benim için hem inanması kolay hem de güç olan şey. Bir şeylere tanık olduğumu biliyorum, ama bu yüzyıllarca yaşamış ağaçlarlardan, dağ ve taşlardan bile fazla mı ki? Üstelik nelere tanıklık ettiğimi kendime bile açıklayamazken? Galiba inandığım tek şey potansiyelim. İnanmakta güçlük çektiğim kısım ise...
Alıntıyı yorum olarak attım okuyabilirsiniz.