Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 4 days
“İnsan kendisine ait olana mı daha hoyrat davranır yoksa? “
“Yalnız olmak” , “Anlaşılmıyor olmak” ve “Alışamıyor olmak”. Güray Süngü eserlerinde hep bu üç tema canlanıyor içimde. Üçüne de sıkı sıkı sarılıyorum, üçü de bana dair, benden birer parça. Kurgu içinde kurgu üretmesine aşina olduğumuz yazar, bu eseri iki farklı kurgu ve karakter üzerinden şekillendiriyor: Yazar Aziz Çalışkan ve Harun. İç dünyalarında kayboluyoruz bir süre, yitirdiklerimizi bulmayı umarak. Aziz beyin dünyası bir hayli soğuk ve karanlık. Dibe vuran her insan gibi, batağa sürükleniyor. Yazmakta buluyor çaresini, çare olduğundan emim olmayarak. “Kapkararan romancı Aziz Çalışkan. Sana ne yaptılar? Aslında ben tipik bir karanlık adamdım, yoktu hayatımda incelikler, inip çıkmalar. Öyle olurdu yani, umudunu kaybettikten sonra insan kararırdı, kararan hiçbir şey de ışığı yansıtmazdı. “ Işığı hiç yansıtmıyor Aziz. İç dünyasının karanlığını ne yazık, hiç aydınlatamıyor… Harun da çare arıyor, çareyi masumiyetinde arıyor; yani çocukluğunda. “Olmaz mı bazen, insan hayatının en saf, en temiz, en mutlu anına dönmek istemez mi? “ Dönmeye çalışıyor. Dönemiyor…Çabasına şahit oluyoruz, umutlarının ölümüne şahit olduğumuz gibi. Eser çok güzeldi. Aldı götürdü beni içsel yolculuğuma. “Ben ve benim gibi her şeyi, içindeki çorak ülkede yaşayanlar…” hitabında buldum kendimi yazarın. Güray Süngü’yü bu yüzden çok seviyorum. Benden olduğu için, beni anladığı için. Duygularına sahip çıktığı için, söylenmemişleri söylediği için. Sabahattin Ali’nin tabiriyle; dünyadan ziyade kafasının içinde yaşayan bir insan olduğu için. Bu yüzden Güray Süngü yolculuğu ilk değildi, son da olmayacak benim için.
Kış Bahçesi
Kış BahçesiGüray Süngü · Ketebe Yayınları · 2020649 okunma
·
352 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.