Aslı Aktümen / Bilinç Dışı Öyküler Duygularımız renkler gibidir. Geniş bir yelpazesi vardır his skalasının. Bazen birbirine karışır ve hiç hissetmediğimiz duyguları yaşarız. Kitabımız, tıpkı bir suluboya resmi yapar gibi çeşitli duyguları yansıtan on hikayeden oluşuyor. Mutlu bir yuvanız olduğu için her gün şükredersiniz. Her şeyin en iyisini düşünüp yaptıkça, bir bakmışsınız ki bir günde “en(i)yi” yerine “en(a)yi” olmuşsunuz. Güzellik, yanında gizem de barındırıyorsa merak ve hayranlık uyandırır. “Acaba kim”, “ne iş yapıyor” gibi soruların cevaplarını öğrenme isteği ağır basar. Öğrenince de çoğu zaman büyüsü biter. Hayranlık kıskançlığa, yakınlık acıya, sevgi de siyahlara bürünür. Bazen sevmek boyun eğmeyi gerektirir. Siz bir şeyi çok istersiniz ama sevdiğiniz istemiyorsa “tamam mı? devam mı?” sorusuyla boğuşur ve çoğu zaman da adına fedakarlık denilen seçimler yaparsınız. Peki siz bu seçiminizden memnun musunuzdur? “Ben çok mutluyum”, “hayatım harika”, “bakın neler yapıyorum” tarzı paylaşımlar en çok dikkat çeken ve beğeni alanlardır ama gerçeği ne kadar yansıtır? Gerçeklik isteyip; mutsuzluğunuzu ve üzüntülerinizi paylaştığınızda ilgi görmesi ve bu ilginin sarhoşluğu mutluluğu getirirse gerçeklik anlayışınız değişir mi? Nefret güçlü bir duygudur. Hayattan, yaşadıklarından ya da yaşayamadıklarından nefret edip mutsuz olur ama bu duyguyu bir giysi gibi üzerinden çıkaramazsın. Seni sevip değer verenler alttan almak için çaba verir ama unutulmaması gereken herkesin bir dayanma gücü olduğudur. İhanetin her türlüsü yıkıcıdır. Yalnızca karşı cinse değil ailene, arkadaşına hatta en çok insanın kendine ihaneti yıkar. Acaba ihanet genetik olarak alt nesillere aktarılan bir özellik midir? Koşturmacalar zamanla o kadar rutin bir hale geliyor ki, robotlaştığımızı fark etmek ve kabullenmek uzun yıllarımızı alıyor. Günümüzde sosyal medya kullanımının artması insanı yalnızlaştırdıkça, ilişki kurmaktaki emek ve çabasını da yok etti. Emek verilmeden mutluluk kazanılır mı? “Elalem ne der?”, “Her şey herkesle paylaşılmaz”. Bildiğimiz hatta farkında olarak ya da olmayarak çoğunlukla boyun eğdiğimiz öğretiler. Aynı evlilikler için “peki dersen gül gibi geçinirsin”, “mülayim ol” dayatmaları gibi. Bu “peki”lerin hayatımızdan neler götürdüğünü ve ilişkilerdeki gerçek kurbanın kim olduğunu yine geçen zaman gösterir bizlere. Keyifli okumalar…