"...Bağlılığı, hüznü ve vefayı Dilaşub'ta; hainliği, her çeşit iğrençliği, her türlü korkunç sonucu ile Mahpeyker'de; intikamı ise her türlü dehşeti ile Ali Bey'de canlandırmıştı." Kitabı özetleyen cümleleri seviyorum. Okurken Dilaşub'a ne kadar üzülecekseniz, Ali Bey'den de o kadar nefret edeceksiniz. Bir insan nasıl iyi aile terbiyesi almasına, ailesinin üzerine bu kadar titremesine rağmen bu kadar alçabilir, bir şeyleri sorgulamadan kanıt görmeden, sadece kulaktan duymayla inanabilir, sevdiğinde aşkını göklere çıkarken, abartılı severken; öfkelendiğinde ise bir o kadar canişebilir, canavarlaşabilir yaşayan örneği resmen. Uzun zamandır bir kitap karakterinden böylesine nefret etmemiştim. Böylesine saydırmamıştım. Yani okurken sinirlerinizi zorlayan kitap hangisidir? sorusuna kesinlikle cevabım İntibah olacak bundan sonra. Neyse kısaca konuya değinecek olursam ; Ali bey, başta da belirttiğim gibi iyi aile terbiyesi almış, türlü alışkanlıklardan uzak, işinde gücünde bir adam. Birgün çamlıdereye gittiği vakit uzaktan Mahpeyker'in arabasını görüp ondan işaret alması üzerine bu olayın peşine düşer ve Mahpeyker'e çabucak aşık olur. Mahpeyker de Ali Bey'e gönlünü kaptırır ama hali hazırda çok da düzgün olmayan Mahkeyper bir gün kendisine maddi anlamda büyük yardımı olan Abdullah beyle görüşmeye gidince, kızın geçmişinden dostu Atıf bey ve dayısı Mesut bey tarafından haberdar olması üzerine Mahpeyker'in kendisini de aldattığı düşüncesine kapılarak türlü hakaretler edip oradan ayrılır. O sırada annesi Fatma hanım kitapta anlatılmasına göre melekleri kıskandıracak güzellikte olan Dilaşub'u eve alır. Ali Bey, görür görmez etkilendiği Dilaşub ile annesinin de ısrarı üzerine evlenir, mutlu mesut yaşarlarken hırsından duramayan Mahpeyker, bu çiftimize hain bir plan hazırlar, Dilaşub'u ahlaksızlık yapmış gibi gösterir bu konuşmalara şahit olan Ali bey eve gelip kıza çeşitli işkenceler eder ve evden atar, çilesi henüz bitmeyen Dilaşub'u Mahpeyker satın alır ve çeşitli eziyetler eder ama Ali beye olan sadakatinden kızı döndüremez, yine hırsından duramayan Mahpeyker en sonunda Ali beyi öldürmeye niyet eder, Abdullah bey ile bağ evinde tüm planı yaparlar, sevdiğinin ölümünü izlesin diye Dilaşub'u da oraya götürür, Mahpeyker ölümü gerçekleştirecek kişiyle konuşmaya gittiğinde Dilaşub bir yolunu bulup Ali beye haber verir, Ali bey zabıta çağırmaya gider orada kalan Dilaşub, Ali bey'in paltosunu giyer ve Ali bey yerine kalbine hançeri kendisi yer, o sırada Ali bey gelir üzüntüsünden kahrolur, bunu gören Mahpeyker zabıtalar gelecek korkusuyla saklandığı yerden çıkar ve Ali beye yaptığı tüm hain planları anlatıp nasıl oyuna geldiğiyle dalga geçer, zaten üzüntülü olan Ali bey bunun üzerine Mahpeyker'i öldürür. Kendisi tutuklanır, çıkınca da mezarlarının başına gidip gelmekten üzüntüsünden altı ay sonra vefat eder. Yani insan fazla sevmenin, nefretin, ön yargının, kinin, intikamın ileri boyutlarını o kadar güzel görüyor ki kitapta. Tek eleştireceğim şey ise yayınevinin çevirisi çünkü bu bende çok kopukluk oluşturdu, takip etmekte akıcı okumakta kesinlikle zorlandım, konuyu az çok bildiğim için devamını okumak istedim. Tekrar anladım ki bazı yayınevlerinden gerçekten şaşmamalı.Bu arada bir dipnot daha; Namık Kemal'in asıl adı Mehmed Kemal'miş. Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiş. Bu benim için önemli çünkü yazarların asıl adını öğrenmeyi seviyorum:-))

İntibahNamık Kemal · Panama Yayıncılık · 202039,7bin okunma

·

573 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Ayşegül