Gönderi

Tragedya,insanın varoluşu sorununa bir yanıt olabilir; ama ona hiç de bir çözüm getirmez. Tragedya için "Bireysel hayatlar genelde neden dayanma gücünün ötesinde ezilir ve tahrip edilir?"' "insan ilişkilerinde adaletsizlik ve baskı niçin egemen kuralmış gibi görünür?" ya da "insanlar neden öldürülmüş çocuklarının kızartılmış etlerini çignemeye ikna edilir?" gibi sorulara genelde yanıt yoktur. Daha dogrusu, tek yanıt bu sorularla yüzleşilmesini saglayan di- rençte, bunları kuşatan derinlik ve sanatsal nitelikte mevcuttur. En kudretli haliyle tragedya, bizi ideolojik avuntudan kasıtlı şekilde yoksun bırakan yanıtsız bir sorudur. Her jestiyle insan hayatının böyle vasat biçimde varlığını sürdüremeyecegini tanıtlasa da sıra- dan arzulu bir düşünce örnegine, kısmi bir reformizme, duygusal bir hümanizme ya da her derde deva bir idealizme kıyasla, bizi in- sanın ıstırabına bir çözüm bulmaya daha fazla davet eder. Acil bir kurtuluş gereksinimi içindeki bir dünyayı tanımlarken aynı anda dikkatimizi, insanı taşa çevirmekle tehdit eden bir terörden, başka bir tarafa çekmenin sıradan bir yolu da olan belli bir kefaret fikrini ima eder.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.