Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

8 Fayda
Hâtem el-Esam, Şakîk-i Belhî’nin (Allahu Teâlâ her ikisine de rahmet etsin) talebelerinden biriydi. Bir gün Şakîk-i Belhî ona: “Otuz senedir benimle sohbet ediyorsun; bu zaman içerisinde ne elde ettin?” diye sorar. Hâtem el-Esam: “Ben okuduğum ilimden sekiz faydalı şey elde ettim, onlar da bana yeter. Çünkü kurtuluşumun bunlarda olduğunu ümit ediyorum” der. Şakîk: “O sekiz şey nedir?” diye sorar. Hâtem el-Esam şöyle anlatır: Birinci fayda: Ben mahlûkata baktım; ki onların her birinin aşık olduğu ve sevdiği birinin var olduğunu gördüm. O sevgililerden bazıları, sevdiklerine ya ölüm hastalığına yakalanana ya da mezarının başına kadar eşlik ediyorlardı. Sonra onu tek başına bırakıp gidiyorlardı. Kimse onunla beraber kabre girmiyordu. Ben de düşündüm ve kendi kendime şöyle dedim: “Kişinin en sevgili dostu, kendisiyle beraber kabir çukuruna girip ona arkadaşlık edendir”. Kabrimde bana dostluk yapacak hayırlı ve salih amellerden başka bir şey göremedim. Ben de, kabrimde bana ışık olsun, benimle yoldaş olsun, beni yalnız başıma bırakmasın diye salih amelleri kendime sevgili edindim! İkinci fayda: Ben gördüm ki insanlar, arzu ve isteklerinin peşinde koşuyorlar, arzularının emirlerini yerine getirmek için acele ediyorlar. Allahu Teâlâ’nın: “Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıranın varacağı yer cennettir» âyetini düşündüm, Kur’ân-ı Kerîm’in hak olduğuna inandım. Ben de, nefsimin kötü arzularına muhalefet etmek için çalıştım, onu terbiye etmek için kolları sıvadım; bu mücadeleye nefsin Allahu Teâlâ’ya itaat edene ve O’na boyun eğene kadar devam ettim. Üçüncü fayda: Bütün insanların dünya malı toplamak için çırpındıklarını, sonra da onu ellerinde tutmak için çaba sarf ettiklerini gördüm. Allahu Teâlâ’nın: “Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katındakiler ise bakidir” âyetini düşündüm. Ben de dünyadan elde ettiğim her şeyi Allah için harcadım ve onları Allah katında benim için âhiret azığı olsun diye fakirlere ve muhtaçlara dağıttım. Dördüncü fayda: Bazı insanların, izzet ve şerefin akraba ve kabilenin çokluğunda olduğunu zannedip bununla aldandıklarını gördüm. Bazıları bunu, mal ve evlâdın fazlalığında olduğunu zannedip onunla iftihar ediyorlardı. Bazıları da izzet ve şerefin, insanların mallarını zorla alıp onlara zulmetmekte ve kan akıtmakta olduğunu sanıyorlardı. Bazıları ise bunun, malı ve mülkü israf etmek, onu saçıp savurmakta olduğunu zannediyorlardı. Sonra “Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’na karşı en çok takvâlı olanınızdır” âyetini düşündüm ve takva ile amel etmeyi tercih ettim. Ben inanıyorum ki Kur’ân, hak ve doğrudur. Onların kıymetli olarak düşündükleri şeyler ise boş ve geçicidir. Beşinci fayda: Ben insanların birbirlerini kötülediklerini, arkalarından gıybetlerini edip çekiştirdiklerini gördüm. Bunun sebebinin, mal, makam ve ilimde birbirlerine karşı haset olduğunu tesbit ettim. Ben de:“Dünya hayatında onların rızıklarını aralarında biz paylaştırdık” âyetini düşündüm; anladım ki her şey ezelde Allahu Teâlâ tarafından taksim edilmiştir. Ben de hiç kimseye haset etmedim ve Allah’ın taksimatına razı oldum. Altıncı fayda: İnsanların bazı gaye ve maksatlarla birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm. Allahu Teâlâ’nın: “Gerçekten şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman edinin”30 âyetini düşündüm. Asıl düşmanın şeytan olduğunu, ondan başkasına düşmanlık beslemenin doğru olmadığını anladım. Ben de, diğer insanları bırakıp onu düşman edindim. Yedinci fayda: Gördüm ki insanlar azık ve maişetlerinin temini için hırsla, gayretle çabalıyorlar. Hatta şüpheli ve haram şeylere düşmekten sakınmıyorlar, kendilerini zelil ve hakir durumlara düşürüyorlar. Allah Teâlâ’nın: “Yeryüzünde yaşayan her canlının rızkı yalnızca Allah›a aittir» âyetini düşündüm. Rızkımın Allah›a ait olduğuna ve O’nun rızkıma kefil olacağını yakinen anladım. Bundan sonra ben de Allah’a ibadetle meşgul oldum ve O’ndan başkasından ümidimi kestim. Sekizinci fayda: Herkesin bir mahluka bağlandığını gördüm. Bazıları paraya, bazıları mal ve mülke, bazıları bir sanata ve mesleğe, bazıları da kendileri gibi insanlara bağlanıyorlardı. Allah Teâlâ’nın: “Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü tayin etmiştir”32 âyetini düşündüm. Ben de Allah’a güvendim, O’na tevekkül ettim. O bana yeter. O ne güzel vekildir, dedim. Bu sözler üzerine Şakîk-i Belhî, Hâtem’e: “Allah seni bütün işlerinde başarılı kılsın! Ben Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’ân-ı Kerîm’i inceledim ve gördüm ki, bu dört kitap senin bahsettiğin sekiz fayda üzerinde dönüyor. Kim bunlarla amel ederse dört kitapta bulunanların tamamı ile hareket etmiş olur” dedi. Ey Oğul! Bu hikayeden de anlaşıldığı üzere, senin çok fazla bilgiye ve uzun yıllar ilim tahsil etmeye ihtiyacın yoktur.
·
104 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.