Ağır yaralı, yerde yatan Mahir Çayan'ı Hüseyin Cevahir zannederek, "Sen Kürt'sün ha!" diye kollarına sokulup hayvan leşi sürüklercesine sürükleyip arabaya koyup hastaneye kaldırmışlardır."
Bir yanlışlık yapıldığı, Mahir ve Cevahir'in birbiriyle karıştırıldığı açıktır. Polisler Mahir Çayan'a karşı öylesine öfkeli, öylesine nefret doludurlar ki, ellerini Mahir Çayan sandıkları Hüseyin Cevahir'in kanına bulayıp sorguda olan arkadaşlarıa "İşte bu Mahir'in Kanı!" diye gösterirler. Cihan Alptekin ile yakalanan Tayfur Cinemre de bunun şahitlerindendir:
"Tabutluğumuzun [Sansaryan Han] kapısı gürültüyle açıldığında tepeden tırnağa silahlı, çelik yelek kuşanmış bir özel kuvvet polis timiyle birlikte Siyasi Şube müdürü Ilgız Aykutlu'yu gördük. (...)
Özel timdeki polislerden biri üzerimize eğilerek elini yüzümüze sürdü. İlk önce ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştık. Ancak sırıtkan bir ifadeyle konuşmaya başlayınca işin gerçeğini anladık. 'Bakın' diyordu polis şefi, iyi bakın; bu elimdeki kan arkadaşınızın kanı, Mahir'in kanı.
O zaman adamın eline dikkatlice baktığımızda, elinin dirseğine kadar kana bulanmış olduğunu fark ettik.
Hüseyin Cevahir'in öldürülmesi ve Mahir Çayan'ın yaralı olarak yakalanmasının üzerinden neredeyse bir gün geçmiş ama bu adam, elinin kanını yıkamak şöyle dursun, onu bir hatıra gibi saklıyordu. Bu, bize nasıl bir yerde olduğumuzu, karşınızdakilerin nasıl hastalıklı bir beyne sahip olduklarını gösteriyordu. Daha sonra öğrendik ki, o ilk gün polisler hala, Maltepe'de öldürdükleri kişinin Mahir Çayan olduğunu zannediyorlarmış."
Keskin nişancılardan Binbaşı Cihangir Erdeniz 1978 yılında emekçi yarbay iken üç kişi tarafından öldürülür. Daha
sonra gazeteleri arayanlar bu olay için şöyle bilgi verirler:
"1971 yılı Haziran ayının ikinci gününde, emperyalizmin ve oligarşinin silahlı güçleri tarafından Maltepe'de Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir'i katletmek amacıyla düzenlenen operasyona uzman nişancı olarak katılan ve Hüseyin Cevahir'i öldüren emekli subay Cihangir, Pendik'te kendi silah dükkanında MLSPB Merkez Komitesi kararına uyularak öldürülmüştür."
Mahir, kendisi zannedilerek Cevahir'in öldürülmesinin vicdani ağırlığını hep üzerinde taşır ve bunu Selimiye Kışlası'ndaki hücresinde kalırken yazdığı "Hücredeki Adalının Dünyası" adlı şiiriyle dile getirir.