Gönderi

600 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 30 days
Karanlık Orman, Üç Cisim Problemi serisinin ikinci kitabı. Genel bir kabul var, üç serilik kitaplarda ikinci kitaplar genelde zayıf olur ve sadece bir geçiş hikâyesi içerirler. Başlangıç ve sonun heyecanı arasında bir merdiven vazifesi görürler. Ancak Karanlık Orman böyle değil. Temeli atılmış bir başlangıcın devamından ziyade, bambaşka fikirler ve hikâyelerle devam eden, kendi başına bir eser. Yeni karakterler, başka bir yüzyıl, yeni savunma stratejileri ile tamamen bambaşka bir fikir. “Karanlık Orman” konsepti aslında bu kitapla ortaya çıkmış bir konsept değil. Astronomide uzun süredir kullanılır. Özetle insanlığın ve dünyanın evrendeki yeri ve durumu, karanlık bir ormanda, hiçbir şey göremeyen bir insanın durumuna benzetilir. Bu durumda yapmamız gereken sessiz olmaktır ama, kitapta insanların yaptıkları şöyle özetlenir: “Evren karanlık bir ormandır. Her medeniyet ağaçların arasında gezinip takip eden silahlı bir avcıdır, tıpkı bir hayalet gibi, yolunu engelleyen dalları kenara iterek sessizce yürümeye çalışır. Nefesini bile itinayla verir, avcı dikkatli olmak zorundadır. Çünkü ormanın her yerinde onun gibi gizli avcılar vardır. Bu, kozmik medeniyetin resmidir işte. Fermi Paradoksu için açıklamadır. Ve bu karanlık ormanda, şenlik ateşini yakıp, "İşte buradayım! İşte buradayım!" diye bağıran ve tüm ilgiyi üzerine çekmeye çalışan insanlık denen aptal bir çocuk var.” Kitapta karanlık orman, Fermi Paradoksu’nun açıklaması olarak gösteriliyor. Çok zekice. Bunun dışında uzay medeniyetlerinin, hatta yaşam nerede olursa olsun ortak yaşamın sosyolojisi, duvarabakan konsepti, insan toplumları ve düşünceleri, kaos anındaki tavırlarımız, zayıflıklarımız ve güçlerimiz çok detaylı ve akıllıca işlenmiş. İlk kitabın üstüne koyarak, daha merak uyandıran, daha detaylı ve derin, daha eğlenceli ve yerine göre daha acı, insanı düşüncelerde bırakan bir eser olmuş. Üçüncü kitap bunun üstüne nasıl çıkabilir bilmiyorum, çünkü Karanlık Orman 10/10. Öncelikle Duvarabakanları bilmek gerekiyor: Trisolarisliler insanların kendilerinden teknolojik olarak geri olduklarını biliyorlar, ama gelişim hızlarının kendilerinden iyi olduğunu da fark ediyorlar. Trisolaris ordusu dünyaya gelene kadar 400 yıl geçeceği için bu sırada insanların kendi teknolojilerini yakalayabileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden daha düşük ve yüksek boyutlarda çalışabilen sophonları üretiyorlar ve dünyaya gönderiyorlar. Bunları gözle görülmeyen küçük noktalar olarak tasvir edebiliriz. Bu Sophonlar 4 ışık yılı uzakta olsa da dünyada olan her şeyi anında Trisolaris’e iletebiliyorlar. Sayıları git gide artıyor ve dünyanın her önemli insanının yanında, her odada bulunuyorlar. Dünyada olan her şey, artık anında Trisolaris’e iletiliyor. Devlet başkanlarının konuşmalarını da planlarını da biliyorlar. Her önemli askeri üste varlar, BM’nin her oturumunu izliyorlar. İnsanları 24 saat izliyor, her planı bozuyorlar. Sophonlar ayrıca her önemli bilimsel deneyin sonuçlarını da bozuyor. Bilimsel deneylerden de fayda alamıyoruz çünkü hep sonuçlarla oynuyorlar. İnsanoğlu bunun farkına varınca, hiç kimseyle konuşmasına gerek olmadan, ne isterse yapılacak insanlar seçiyor. Bunlar kimseye hesap vermeyeceği için sophonlar da gerçekten amaçlarının ne olduğunu anlayamıyor. İşte bu insanlara duvarabakanlar deniyor. Duvarabakanlar istedikleri kaynakları kullanarak istedikleri projeleri gerçekleştiriyor. Ancak gerçekten yapmak istedikleri, ortada görünen sebepten çok farklı olabiliyor. Trisolarislilerde yalan ve kandırma gibi bir düşünce olmadığı Dünya-Trisolaris Örgütü’ne bu Duvarabakanların planlarını yıkma görevi veriyorlar. Örgüt, her bir Duvarabakan için bir Duvarıyıkan tayin ediyor. Duvarabakanlar: • Frederick Tyler, Eski ABD Savuna Bakanı Yardımcısı • Manuel Rey Diaz, Eski Venezuela Devlet Başkanı • Bill Hines, Nobel Ödüllü Nörobilimci. • Luo Ji, Astronom. Tüm bu duvarabakanlar arasında hikâyenin odaklandığı isim Luo Ji. Çünkü aslında Luo Ji’de sıradışı hiçbir şey yok. Kendi alanında başarılı bir bilim adamı dahi sayılmaz. Ancak Luo Ji, Trisolarislilerin direkt öldürme emri verdiği tek insan. Bu yüzden BM tarafından orjinalde üç kişi olacak Duvarabakanlara ekleniyor. Luo Ji bu haberi, Duvarabakanların dünyaya tanıtılacağı toplantıda öğreniyor ve sahneye çıkarılıyor. Luo Ji bu görevi kabul etmeyeceğini söylese de artık bir Duvarabakan olarak kabul görüyor ve dünyanın tüm kaynakları emrine veriliyor. Luo Ji de ne yapacağını dahi bilmediğinden bu kaynakları kendisi için kullanıyor. Hayallerinde aşık olduğu kızın bir resmini çizdiriyor ve bulduruyor, hep yaşamak istediği bir evde yaşıyor ve günlerini hayallerindeki kadınla, hayallerindeki evde geçirmeye başlıyor. Luo Ji’ye bir duvarıyıkan atanmadığını da belirtmek lazım. Duvarabakan ve duvarıyıkanların savaşı kitap boyunca sürmekte. Duvarabakanlar, planlarının içine bir plan gizliyor ve insanları ve Trisolarislileri gerçek planlarından uzak tutmaya çalışıyor. Planı ilk çözülen Frederic Tyler oluyor. Tyler, kamikaze savaşçılardan oluşan bir uzay filosu yapmak istiyor. Ancak gerçek niyetinin bu kamikaze savaşçıların savaş günü geldiğinde dünyaya ihanet eder gibi yapacağı, Trisolarislilerin yanında savaşacağı ve onlara tahmin ettiği üzere ihtiyaçları olan yüksek miktarda suyu götürüp kabul görmeyi planladığı duvarıyıkanı tarafından çözülüyor. Tyler, bu güya ihanet planının altında, aslında kamikazeleri hidrojen bombalarıyla donatıp Trisolaris filosunun içinde patlatmak istiyor. Ancak Duvarıyıkan’ı tüm planı çözüyor. Bunun boş bir çaba olduğunu, bu bombaların Trisolarislilerin filosunda bir çizik dahi atmayacağını söyleyen Duvarıyıkan, planı çözülmüş Tyler’ın “Şimdi ne olacak?” sorusuna basit bir cevap veriyor. “Diyelim ki bu doğru? Sonra ne olacak?” “Hiçbir şey. Efendi umursamıyor.” Başarısız olduğunu bilen Tyler, intihar ediyor. Duvarabakan Rey Diaz’ın planı ise insanlığın Merkür’ü bir üs yapması üzerine. Merkür’de açılacak devasa delikler içine yerleştirilecek büyük Hidrojen bombaları ve yeni üsler ile dünya kaybedilse bile insanlığın ikinci bir saldırı ve savunma noktası olacak. Duvarabakan Rey Diaz’ın Merkür’ü bir hidrojen bombası deposu yapma teklifi BM Konseyi’nde kabul gördükten sonra, Rey’in duvarıyıkanı, aslında Diaz’ın planının Trisolarisliler dünyaya geldiğinde ve savaş kaybedildiğinde Merkür üzerindeki bombaları patlatarak Güneş sisteminin dengesini bozup, Dünya’yı ve Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenleri Güneş’e doğru harekete geçirecek bir kuyruklu yıldıza dönüştürmek olduğunu çözüyor. Yani Rey’in planı aslında Dünya’yı ve Güneş Sistemini Trisolarislere yar etmemek üzerine. Bu tüm insanlığın ölümü anlamına gelse de. Duvarıyıkanı Rey’in planını çözünce kendisiyle tanışıyor ve planını çözdüğünü, artık Trisolarislilerin ne yapmak istediğini bildiğini söylüyor. Rey Diaz’ın sorusu ve aldığı cevap yine aynı: “Diyelim ki bu doğru? Sonra ne olacak?” “Hiçbir şey. Efendi umursamıyor.” Rey Diaz’ın dünyayı yok etme planı, BM Dünya Savunma Konseyi Duvarabakan oturumunda büyük bir karşı çıkışla karşılanır. İnsanlığa ihanet suçundan görev ve yetkilerinin elinden alınması istenir. Ancak Diaz, kolundaki saatin devamlı olarak nabzını, ruh halini ve hatta basit sesli komutları bile New York’ta gizli bir lokasyona ilettiğini, eğer kendisine bir şey olursa, bilinmeyen bir tehdidin – aslında hazırlanan hidrojen bombalarını - insanlığın üzerine salınacağını ima eder. Merkür’deki bombalar bittiğinde de bu saat oraya bağlanacak ve Diaz’a bir şey olduğu takdirde bombalar patlayacaktır. Bu tehdidin ardından Diaz’a ne istediği sorulur ve sadece memleketine dönmek istediğini söyler. İsteği onaylanan Diaz artık Duvarabakan değildir. Evine dönüş yolunda BM Konseyi Başkanı Garanin’e saatin hiçbir yere sinyal göndermediğini, sadece vatanına ve halkına dönmek istediğini söyler. Ancak uçağı indiğinde, kendilerini gözden çıkardığını ve onları da öldüreceğini bilen kendi halkı tarafından linç edilir ve öldürülür. Duvarabakan Bill Hines’ın planı ise kariyeriyle uyumlu bir plan. Bill Hines insanlığın teknoloji ve daha iyi silahlar kadar inanca da ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Bu yüzden karısı ile birlikte yaptığı araştırmalarda, insanlığa kesin fikirler empoze etmeye çalışıyor. Kitapta örnek olarak başarılı bir şekilde – ama şans eseri – bir kişiye suyun zehirli olduğu fikrini aşılıyor ve bu insan öleceğini bilse dahi sudan uzak duruyor. Böylece Bill Hines, “Zafer kesindir.” düşüncesini, bunun özgür düşünceye aykırı olduğunun defalarca tartışılması ve bunun insan haklarına aykırı olduğu konuşulsa da, gönüllülere empoze ediyor ve zafere inanmış bir kitle yaratıyor. Artık yapacağı başka bir şey kalmayınca hibernasyona giriyor. Karısıyla beraber 200 yıl sonra uyanınca, dünya teknolojisinin tahminden çok fazla geliştiği, hatta Trisolarislilerin seviyesinin dahi üstüne çıktığı bir dünya görüyoruz. En azından insanlar böyle sanıyor. İnsanlar yer altında şehirler kurmuş, refah ve bolluk – Büyük Çatlak adı verilen ve insanların tüm kaynaklarını savaşa ayırdığı, bu yüzden açlığın ve fakirliğin kol gezdiği bir dönemden sonra – tüm insan dünyasına hakim olmuş, uzayda yeni ülkeler ve koloniler kurulmuş ve zafere olan inanç doğal yollarla tüm insanlara yerleşmiş vaziyette. Hines uyandırılınca bu durum kendisine anlatılır ve artık bu yeni dünyada Duvarabakan konseptinin kaldırıldığı, artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığı anlatılır. Tüm bu açıklamalar sona erdiğinde Hines derin bir nefes alacakken, karısı söz alır ve kocasına döner: “Bill Hines, ben senin duvarıyıkanınım.” Büyük bir şaşkınlığa uğrayan Bill Hines, gerçek planının da karısı tarafından çözüldüğünü anlar. Bill Hines, aslında insanlara kesin zafer fikri değil, kesin bir mağlubiyet inancı aşılamıştır. Kodda yaptığı basit bir düzenleme ile işlemden geçen askerler Dünya’nın savaşı kaybedeceğine kesin olarak inanmaktadır. Hines, bunu gerçekten Trisolarislilerin savaşı kazanacağına ve insanların hiçbir şansı olmadığına inandığı için yapmıştır. Bu fikirle birlikte insanlar kaçış planları yapacak, Dünya olmasa da başka bir sistemde, başka bir yerde hayat kuracak ve yaşamaya devam edeceklerdir. Hines bu işlemden kendisi de geçmiştir. 200 yıl boyunca bu işlemden geçen kimsenin kalıp kalmadığını bilmeyen Dünya yöneticileri – Hines bu makinelerden birkaç tane yapıp dağıtmıştır -, durumun ne kadar ciddi olduğunu bilemez. Ancak ne olursa olsun, insanlar zaferden emindir. Hines da tüm bu gelişmeler ışığında insanlığa güvenmek istese de, işlemden geçtiği için bunu yapamaz. Trisolarislilerin gerçekten korktuğunu düşündüğümüz tek duvarabakan Luo Ji ise, kitabın başında, Ye Wenjie ile konuşurken, Wenjie Luo Ji’ye astronomi dalında uzay sosyolojisi ile ilgilenebileceğini, bu dalda daha önce çalışmaların olmadığını söyler. Bir öncü olabilecektir. İşte Trisolarislilerin Luo Ji’yi öldürmek istemesinin sebebi tam olarak budur. Luo Ji bu aydınlanmayı yaşar ve BM Güvenlik Konseyi’ne güneşi bir verici olarak kullanarak bir sinyal göndermek istediğini söyler. Luo Ji, uzaktaki bir yıldızın koordinatlarını güneş aracılığıyla gönderir ve hibernasyona girmek ister. Hibernasyondan çıktığında – Hines ile aynı zamanda -, ailesinin hala uyuduğunu öğrenir. Hines ile aynı bilgiler kendsiine de anlatılır ve kendisiyle beraber hibernasyona giren Da Shi ile birlikte – kendi zamanında kanserdi - , artık görevinin bir anlamı kalmadığını sanarak normal hayata dönmeye çalışır. Ancak daha ilk günden itibaren çevresindeki tüm robot ve otomatik sistemlerin kendisini öldürmeye çalışması üzerine Da Shi ile birlikte hiçbir şeyin aslında bitmediğinin farkına varırlar. Avrupa, Çin ve Abd uzay filoları – ki artık kendi başlarına karar alabilen ülkeler olmuşlardır -, ilk gelen Trisolaris gemisini karşılamak için hazırlanır. Binlerce savaş gemisi, güneş sistemine giren tek bir damla şeklindeki, pürüzsüz gemiyi karşılar. Hiçbir tepki vermeyen gemi filolar tarafından incelemeye alınır, ancak tekrar çalışan gemi filoya saldırır. Neredeyse tüm savaş gemilerini tek tek yok eder. Trisolaris teknolojisine ulaştığını sanan insanlar, sadece tek bir Trisolaris gemisine karşı tüm ordusunu kaybeder. Bu kaostan sonra dünyada da düzen bozulur. Ancak savaşın kazanılacağına dair umutlarını kaybeden insanlar eskileri ve duvarabakan projesini tekrar incelemeye aldıklarında bir şey fark ederler. Trisolaris filosu bu tek gemiyi, tam da Luo Ji güneşten o mesajı gönderdiği gün yollamıştır. Ve Luo Ji’nin koordinatlarını gönderdiği yıldız yok edilmiştir. Bu durum farkına varıldıktan sonra Luo Ji ve Duvarabakan projesi tekrar önem kazanır ve Luo Ji’ye kurtarıcı gözüyle bakılmaya başlar. İlerleyen zamanlarda damla dünyaya ve güneşe ulaşır ve güneşi sinyal gönderememesi için kitler. Böylece Luo Ji artık hiçbir şey yapamayacağını söyler ve üzerindeki önem de git gide kaybolur. Artık dünyayı ve insanlığı hiçbir şeyin kurtaramayacağını söyler ve ne olursa olsun son savunma sistemleri üzerinde çalışmayı kabul eder. Tüm güneş sisteminin etrafına hidrojen bombaları yerleştirme projesine katılır, ancak o proje de başarıya ulaşamaz. Yeterli sayıda bomba üretilemez. Luo Ji, tüm olan biteni Da Shi’ye anlatır. Fermi Paradoksu, yaşam bu kadar olası olmasına rağmen, herkesin nerede olduğunu sorgular. Luo Ji, Ye Wenjie’den aldığı akılla Karanlık Orman teorisinin bunun cevabı olduğunu fark eder. Evet, gerçekten de yaşam yaygındır, ama şüphe zinciri tüm varlıkları sessiz kalmaya iter. Mutlaka ve mutlaka, diğer medeniyetlerin teknolojik sıçrama yapmasından çekinecek daha üstün bir medeniyet vardır ve risk almaktansa onları yok etmeyi seçecekler de aralarında mevcuttur. Luo Ji, güneşlerini bir verici olarak kullanıp bir yıldızın koordinatlarını evrene ilettiğinde işte bunu test etmiştir. Ve düşündüğü gibi, o yıldız ve çevresindeki tüm gezegenler yok edilmiştir. İnsanlardan daha gelişmiş Trisolarisliler varsa, Trisolarislilerden gelişmiş sayısız medeniyet de vardır. Trisolarisliler insanlardan değil, Luo Ji’nin dünyanın koordinatlarını göndermesinden korkmuştur. Böylece dünya ne kendilerine ne de insanlara kalacaktır. Ancak Da Shi’ye de, artık bunu yapamayacağını ve her şey için çok geç kalındığını söyler. Kitabın sonunda, Luo Ji istenmeyen ve artık saygı görmeyen bir adam olarak evinden atılır. Son gücüyle Ye Wenjie’nin 200 yıl önce gömüldüğü mezarlığa gider, silahını çıkarır. İntihar etmek üzereyken Trisolarislilere seslenir. Kendisini duyduklarını bildiğini, bugüne kadar Sophonları sadece gözlem için kullandıklarını, ancak kendisine şimdi cevap vereceklerine inandığını söyler. Luo Ji, aslında başarısız görünen güneş sistemini hidrojen bombalarıyla donatma planında başarısız olmamıştır. Bombaları öyle noktalara yerleştirmiştir ki patlamaları halinde güneş reaksiyon gösterecek ve lokasyonunu evrene iletecek seviyede enerji üretecektir. Saatini gösterir. Rey Diaz’ın fikrini almış, ve ölmesi durumunda bu bombaları patlatacak şekilde planını hazırlamıştır. Trisolarisliler cevap verir: “Dur, ne istiyorsun?” Luo Ji Trisolaris filosunu geri gönderir ve savaşı bitirir. Dünyanın ve sisteminin yok olmasından korkan Trisolarisliler tüm filosunu geri çeker. Luo Ji onlara Dünya – Trisolaris örgütünü dağıtmaları ve galibiyetlerine bu kadar inanmalarının en büyük hataları olduğunu Trisolarislilere anlatır. Belki bir insan Luo Ji’nin asıl planını çözebilirdi ama yalan ve entrika nedir bilmeyen Trisolarisliler Luo Ji’yi anlayamamıştır. 5 yıl sonra insanlar ve Trisolarislilerin hala iletişimde olduğunu görürüz. Luo Ji, son konuşmasını Üç Cisim Probleminin başında insanları uyaran Trisolarisli ile yapar. Yakında güneş batacak, çocuğunuz korkmuyor mu? "Tabii ki korkmuyor. O güneşin yarın tekrar doğacağını biliyor."
Karanlık Orman
Karanlık OrmanCixin Liu · İthaki Yayınları · 2019342 okunma
·
260 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.