Gönderi

Kur'an ve Kadın
Bu Batılı "fanatizm”in tipik bir örneği, İslâm'da kadının durumuyla ilgili polemiklerdir. Bir kere daha, şöyle ikili bir ayırım yapmamız yararlı olacak: Kur'ân'ın hükümleri ile Müslüman ülkelerdeki uygulamayı birbirinden ayırmak, bu birincisi; ikincisi de, Hıristiyan halkların gerçekteki uygulaması ile Müslüman halkların gerçekteki uygulaması arasında hakkaniyetli bir mukayese yapmak... Yoksa birilerinin teorisi ile diğerlerinin pratiği arasında adil olmayan bir karşılaştırma yapmak değil. Dînî açıdan bakıldığında, Kur'ân erkek ile kadın arasında (Hristiyanlıktaki gibi) metafiziksel bir bağımlılığın altını çizmez. Çünkü Kur'ân'a göre kadın (Tevrat'taki gibi) Hz. Adem'in kaburgasından dünyaya gelmemiştir, o çift (erkekli dişili) yaratılandır Zâriyât, 51/49, çünkü Allah, her şeyi olduğu gibi, beşeriyeti de çifter Zâriyât, 51/49 yaratmıştır. Dahası, Kur'ân ilk günahın sorumluluğunu (Tevrat ve İncil'de olduğu gibi) kadına yüklemez Tenkitler doğrudan Hz. Âdem'e yöneltilir: Adem Rabbine başkaldırdı da yolunu şaşırdı. Tâhâ, 20/121 Tıpkı Eski ve Yeni Ahit'te (Tevrat, Zebur ve İncil'de) olduğu gibi, Kur'ân'ın da erkeğe kadın üzerinde yetki tanıdığı doğrudur. Bu eşitsizlik bütün ataerkil toplumların değişmez niteliğidir. Bugün dahi bu durum hiçbir ülkede bütünüyle kaybolmuş değildir. Ama biz Kur'ân'ın kurallarını daha önceki bütün toplumların kurallarıyla mukayese edersek, Kur'ân hükümlerinin, kadının daima reşit olmamış kişi olarak görüldüğü Atina veya Roma'ya nispetle tartışma götürmez bir gelişme gösterdiğini görürüz. Kur'ân'da kadın kendi mal veya servetini istediği gibi kullanabilme hakkına sahiptir. Bu hak kadına, Batı kanunlarının pek çoğunda, özellikle de Fransa'da ancak 19. veya 20. yüzyıllarda tanınmıştır. Boşanma hakkını Kur'ân (Bakara, 2/229) ve Hadis (Buhari, II, III, 68) kadına tanırken, bu hak da Batı'da ancak on üç yüzyıl sonra kabul edilmiştir. Çok eşlilik Kur'ân'da vardır. Fakat çok kadınla evlenmeyi kurumlaştıran Kur'ân değildir. Daha önce de vardı. Öyleyken Kur'ân'ın bu konuda koyduğu zorunlu şartlar, çok eşliliğe ters düşer. Çünkü Kur'ân kadınlar arasında hem ekonomik, hem sevgi ve hem de cinsel yönden tam bir eşitliğin sağlanmasını ister. Kur'ân'ın bu yöndeki hükümleri harfiyen tatbik edildiğinde ise çok kadınla evlilik imkânsız hâle gelir. Öte yandan, evliliğin toplumsal yapıların bütününe bağlı hukuki yönü ile sevgi veya cinsellikle ilgili kişisel îlişkileri birbirine karıştırmak da tam bir ikiyüzlülüktür. Nitekim belli bir mülkiyet ve miras şeklini korumayı temel alan evlilik hukukuyla Napolyon kanunnamesi içinde kurumlaştırılan çok katı tek kadınla evliliğin yaşanılan gerçekler ve örf ve âdetlerle ancak çok uzaktan bir alakası vardır. Çünkü bizim Batılı geleneğimizde tek kadınla evlilik kanunlardadır, çok kadınla evlilikse gündelik hayatta. Bu öylesine apaçık bir gerçektir ki, aşk edebiyatı, başka yerlerde olduğu gibi Batı'da da, büyük ölçüde evlilik dışı bir aşkı esas alır. Nitekim Müslüman kadının toplum hayatında eşitlik, şahsi mülkiyet ve boşanma hakları, yanı sıra da çok kadınla evliliği uygulamada imkânsız kılan şartlar, 1971 yılının Mayıs ayında Tunus'ta Müslüman Kadınları Kongresi'nde kadınları, Kur'ân'a dayanılarak mesela çok eşliliğin kaldırılmasını ve kendilerine hak ettikleri değerin verilmesini talep etmeye götürebilmiştir. Çünkü diğer ülkelerde olduğu gibi İslâm memleketlerinde de, kanunlar ile ortadaki gerçekler arasında çok büyük bir fark vardır. Bunun tipik bir örneği peçedir. İslâm gelmezden önceki birçok Doğu ülkesinde, bilhassa da Sâsânîlerin İran'ında var olan bu âdeti destekleyen Kur'ân'da en ufak bir hüküm yoktur. Öte yandan, Batı'da halk ozanlarıyla, kibar (saray) aşkı ve Dante'nin Aşkın Sâdıkları ile ortaya çıkan hâliyle aşkın bütün zarafet ve inceliklerinin, yüceltilişinin ve aşka duyulan derin saygının İslâm âleminden alındığını da unutmamak gerekir. İşte bu aşk, (aşkı, namus olarak gören Yemenli efsanevi kabile Udriler'in) udri* aşkı, 12. yüzyılda İran'da yaşamış Ruzbihân-ı Şirazî'nin Kitab-ı Abher'ul-Âşıkîn/Âşıkların Yasemini Kitabı'ndaki aşk ve 10. yüzyılda halifelik döneminde Kurtuba'da yaşamış İbn Hazm'ın Tavk'al-Ha- mâma/Güvercin Gerdanlığı'ndaki aşktır.
·
70 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.