Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BİR GÖNLÜN KAFESİNE SIĞMAYAN HİKAYE
Gecenin en zifiri -ruhların en çıplak olduğu bir Kilikya gecesiydi. Akdeniz tuz kokan gözleri ile karanlığın içinden Toros Dağlarına bakıyordu. Toros dağları şehrin kadehlerine kamburundaki keskin ayazı dolduruyordu. Mezesi yoktu o gecenin. Kadehler konuşuyor,ruhlar şiir olup geziniyordu cadde sokak. Gecenin en mor saatleriydi. Gözlerde uykunun mahmurluğu çiçek açarcasına hakim olmak isterken bedenlere. Bedenler sandallara binip çoktan aşmışlardı denizi. Ayın balkonlarına ulaştıklarında , soluklandılar . Birbirlerine teslim ettikleri o mukaddes ruhlarını yeryüzünde gecenin koynuna sözcük sözcük hapsetmişlerdi.. Saatler 02:11i gösterirken Gökyüzünün açık büfesinden iki kadeh yıldız doldurup, Yeryüzünü meze diye serip önlerine, ceplerinden çeyizlik cümlelerin gün yüzü görmemiş kelimelerini çıkardılar . Şiirleri tütün kağıdına sarıp nefes diye çektiler ciğerlerine. Ayaza kesmiş bir Kilikya gecesinde. Gözlerde uyku mahmurluğu, Sızıp kalmış bedenlerle , Özlerinde ki azamete tutunup bir beste çaldılar. Tarihler boyu silinmeyecek bir marşın mührü gibiydi.. Göçebe ,ayın balkonunun korkuluklarına tutunarak kalktı yerinden . Bir beste varsa eğer -mühre mürekkep olsun diye sevinçten yapma kanlı kara bıçakla kendi yüreğini deşti. Ve içinden müzayedelik mürekkebi sözleri çıkardı, dişlerinin uçurumlarından sarkıtıp salı verdi gecesinden gecsine... Söz oldu şiir oldu,fokurdayan duyguların buharı gibi süzülüp düştü yeryüzünün saçlarına. Bir göçebenin yüreğine,bir seyyahın kalbine tünedi. Ve göçebenin dilinden yankılandı o beste,tüm gökkubbeye. ""Yürürüm çıplak ayaklarla Yüreğinin en ücra sokaklarına, Yürürüm gönül dergahının arka sokaklarına, Ve otururum ucu kırık bir banka ve bakarım sağıma soluma."" Göçebenin Ruhu çıplak ayakla -Seyyahın gönlünün en ücra sokaklarına yürürken, müzayedelik mürekkebi şiir olup çiseleyerek çoktan akmıştı seyyahın dergahına, arka sokak ve bahçelerine. Seyyah şakaklarına düşen mürekkeplerle, içinde hüzünle, içinde sevinçle, içinde özlemle, İçinde belki ile , İçinde iyi ki ile, İçinde keşke ile, İçinde umut ve inanç ile yönünü ayın balkonuna çevirdi. Göçebenin oradaki silüetine baktı uzun uzun. Gözleri donuk gönlü burkuk, yüreği güçlü bir şekilde seyretti onu. Seyyah daha sonra dilinin kınında ki bütün sözlere dair ne varsa çıkardı. İyi gün, kötü gün bile olsa verilen sözler tutulmalıydı. Bunun için gayret gerekti, tutulabildiği kadar tutulmalıydı sözler. Tutulamayanlarda vardı elbet. Hiç tutmayanlar. Tutmak için mücadele edenler. Mücadele ve çaba ancak asil ruhlara daha çok pay edilmişti. Kınında Morca mora morarmış sadakat vardı, mavice inanca bağlı samimiyet vardı, Keskin yada kör olmuş demeden , Paslanıp dişlerinin arasından düşen vede düşmeyen ne varsa Verilen sözlerin hükümlerinin külfeti ile doğruldu elleri semaya, Göçebenin yüreğinin balkondan yansıyan halesine doğru uzandı. Ve sonra kınından çıkardıklarını ilk günden bugüne dek yeşile boyadığı vazgeçmemiş inanmışlığının beyaz örtülü şarjörüne yerleştirdi. Namlusunda şeffaflık kokusu vardı. Kalbimize şiir diye tüneyip Gökkubbede yankılanan o bestesine bir nakarat olsun diye çıplak ayakla ona doğru kafasını halesinden ayrmadan -sağa sola bakmadan haykırdı, ruhunun bütün çığlığı ile ayaza kesmiş Kilikya gecesinde, mor gökyüzüne mavi yeryüzüne bembeyaz bir sesle ; ""Ey Göçebem ! Yakarım o vakit bende bir sigara. Şiirden yapma tütün kağıdına sarıp aldanışları. Çekerim içime seni derin derin. Beklerim seni sen gelirsin diye yürüdüğün yolun bütün sokak başlarında. Gönlümün ruhuma açılan bütün kapılarında. Halenden yansıyan bütün denizlerinde. Beklerim seni sen gelirsin diye. Sabahsızca gecelerde. Zamansızca günlerde. Hüzün ve sevinç yağmurları çiselerken yüreğime. Beklerim. Kurak, çatlamış, kurumuş topraklarıma bahar gelene kadar. Beklerim ."" M.Y.S.İ
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.