Gönderi

344 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Sevgili çocuk
Alman yazar Romy Hausmann, Sevgili Çocuk’ta ürkütücü bir gerilimin içine sokuyor okuru. Kaçırılma, yıllarca dar bir mekânda tutulma, psikolojik ve fiziksel şiddet yanında her şeyin normal seyrinde ilerlediğini zanneden çocuklar var öykü örgüsünde. İnsanın hayatta başına neler gelebileceğini düşündüren kitap, potansiyel kötülük limitinin nereye varabileceğini de gösteriyor. “Suçlu genellikle en yakınınızdadır” tezine varan bir akışla karşılaşınca ve her gün gaddarca öldürülen kadınların haberlerini okuduğumu düşününce, kitapta yazılanların hiç de gerçeküstü olmamasına sinirlenirken buluyorum kendimi. ABD’de sıkça karşılaştığımı hatırlıyorum bu zalim kaçırılma vakalarıyla. Evimin bulunduğu sokakta bir evin yerle bir edildiğini görünce komşuma sormuştum. “Neler oluyor? Yıktıkları ev, yıkmayı gerektirecek kadar eski değildi!” Meğerki ev sahibi ilkokul çağındaki üç kız çocuğunu kaçırıp on yıl boyunca evinin bodrumuna hapsetmiş. Bunu duyunca üç yıldır o sokakta yaşadığımı düşünüyorum. Yıktıkları ev, evime çok yakın olmasa da belli ki yakınındaki evlerde yaşayanlar da bir gariplik fark etmemişler. “O evin önünden gelip giderken ben, orada üç kadın acı çekiyordu, öyle mi?” Gözümüzün önünde kim bilir neler oluyor da görmüyoruz! Görmediklerimiz gördüklerimizden çok daha fazla. Kusur değil de acziyet bu bence. ABD’de evlerinde bu tür suçları işleyenlerin evleri mahkeme kararıyla ortadan kaldırılıp yeşillik alana çevriliyor ve bir daha o arsaya ev inşa edilmesine izin verilmiyor. Bir çeşit ibretiâlem olsun yöntemi mi, kötü şeylerin yaşandığı yerde huzurun yeniden oluşturulamayacağına olan inanç mı, seni de evini de aramızda görmek istemiyoruz tepkisi mi buna neden bilmesem de düşününce mantıksız gelmiyor bu yapılan. İşte Sevgili Çocuk’tan bir alıntı: “İnsan genellikle kendi normalliğini sorgulamazdı.” (s.154)
Sevgili Çocuk
Sevgili ÇocukRomy Hausmann · Eksik Parça Yayınları · 202095 okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.