Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

'Halk bunu anlamaz' lafı , beni öteden beri müthiş kızdırmıştır. Bu da ne demektir? Halk adına konuşma, çoğunluğun sözcülüğünü yapma hakkı kime verilmiş ki? 'Halk'ın neyi kavrayıp kavramadığını, neye ihtiyacı olduğunu, neyi reddettiğini kim bilebilir ki? Yoksa halkın gerçek merakları , düşünceleri , özlemleri, umutları ve hayal kırıklıkları üzerinde fikir sahibi olmak amacıyla herhangi bir zamanda, bizzat halka gidip, hiç değilse mütevazı, ama dürüst bir soruşturma yapan birileri mi var? Ben halkımın bir parçasıyım. Aynı topraklar üzerinde yurttaşlarımla birlikte yaşadım ve onlarla -yaşımla orantılı olarak- aynı tarihsel deneyimleri edindim, aynı hayat süreçlerini gözlemledim ve yansıttım. Şimdi de burada, Batı'da bile, halkımın bir evlad.ı olarak yaşıyorum . Onun küçük bir damlası , u facık bir parçasıyım; kökleri kültürel ve tarihsel geleneklerin derinliklerinde yatan düşüncelerini dile getirmeyi umuyorum. Film çeviren bir insanın, kendisini ilgilendiren ve heyecanlandıran şeylerin başkalarına da ilginç geleceğinden doğal olarak hiç kuşkusu yoktur. Bu düşüncenin doğal sonucu olarak da seyirciden olumlu bir tepki alacağını varsayarak seyircisine 'yağ çekmeyi', şirinlik yapmayı aklının ucundan bile geçirmez. Seyircisini gerçekten sayan bir sanatçı, onun kendisinden daha aptal olmadığını da bilir. Ancak, başka bir insanla konuşabilmenin asgari koşulu her iki taraf için de anlaşılır, ortak bir dildir. Bir zamanlar Goethe, "Zekice düşünülmüş bir cevap almanın şartı, zekice soru yöneltmekten geçer," demişti. Sanatçıyla seyirci arasında gerçek bir iletişim de ancak iki taraf da aynı kavrayış düzeyine sahipse gerçekleşir. En azından her iki tarafın da, sanatçının yapıtında hedeflediği amaçların aynı şekilde bilincinde olması gerekir.
Sayfa 154 - Agora kitaplığı, 2007Kitabı okudu
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.