Şüphesiz, gündelik teşebbüslerimizde şu veya bu
varlığa bağlanıyormuşuz ve varlığın şu veya bu alanına
kendimizi münhasıran vakfediyormuşuz gibi görünüyor.
Her günün varlığı ne kadar parçalanmış görünürse
görünsün, daima var olanı bütünlüğü ile -gölge
ile bürülü bile olsa- toplu tutuyor. Hattâ o zaman, bilhassa
o zaman, eşya ile ve bizzat kendimizle oyalanmış
bulunmadığımız zaman varlık bütünlüğü ile (im
ganzen) bizi zapteder, meselâ tam ve derin iç sıkıntısında
(eigentliche langevvelle). Bu kitap veya şu sahne,
şu meşguliyet veya bu vakit geçirme içimizi sıkıyor
dediğimizde bütünlüğü ile varlık daha uzaktadır.