Gönderi

KAVŞAKTA
artık gelince biliyorum, önceleri korkardım şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı önceleri açılıp gider sanırdım her şeyi her şeyi açılıp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa menekşeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya örneğin bir eczanede bir koku duyuyorum tamam. oysa ben eczaneye bir ilaç için girmiştim sírozluyum, ya da mitral darlığım var, ülserliyim belki de niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile romaymış, bizansmiş, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş, bahane turuncu bir çiçek açarmış bir yerde akşamüzerleri eskiden büyük adamlar geçmiş topuz gibiymiş her biri (o koku) hangi budala söylüyor artık bu sözleri el ettim birisine, bir başkasına giymediğim şapkamı çıkarttım ne dağları tanıdım, ne denizleri ne öteyi beriyi daha demin uyanmıştım, az önce, baktım vakit akşam. hayrola yunus kâzım, hayrola karlı dağlar hayrola karlı dağlar, hayrola yunus kâzım geceniz bereketli olsun, gününüz sağlam ben geldim gittim işe yaramayan şeyler topladım kancalı iğne, balık oltası, tabanca, bomba filân dağ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman bu arada başağı tanrı bildim, mührümle onayladım ağaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım kurda kozaya öyle, kalem kâğıda öyle derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her şey anlatamam. ilâç milâç bok püsür şuramda bir şeyler var sahiden bir şeyler var haykırmadan anlatamam.
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.