Gönderi

84 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Cenevre (İsviçre) Üniversitesi Hukuk Fakültesinden "Hukuk Doktoru" unvanını alan Prof. Dr. İlhan Arsel, otuz yıllık bir süre boyunca Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku dersleri verdi. 1955 yılında, Ankara Üniversitesi ile New York Üniversitesi arasında yapılan "Öğretim Üyesi Mübadelesi" sözleşmesi gereğince 1955-1956 öğretim yılında "School of Publıc Administration and Social Services"te çalıştı. 27 Mayıs 1960 İhtilali’nden az önce, o zamanlar iktidarda bulunan Demokrat Parti’nin Türkiye’yi şeriat felaketine sürükleyen tutumu nedeniyle öğrencilerine, "Bu ülkede artık Anayasa Hukuku öğretimi yapılamaz!” diyerek derslerini kesti. 1969 yılında, Ankara Hukuk Fakültesindeki görevinden istifa etti; bu kez istifa nedeni, üniversite öğretim üyelerinden pek çoğunun, toplum sorunları karşısındaki susmuşluklarını ve ülkenin şeriat karanlığına sürüklenmesine karşı nemelazımcılıktan protesto etmekti. Alanı hukuk olduğu ve dine yönelik kitaplar yazdığı için çok zayıf kalıyor ve eleştirilere maruz kalıyor. Alıntılarını paylaşırken bile bir tartışma ortamı oluştu. Elbette yazarın her yazdığı çok açık bir şekilde belki de sizlere göre acımasızca ele almış olabilir. Sebebi din konusunun eleştiriye açık olmamasından kaynaklanıyor. İnsanların felsefe, psikoloji, bilim konusunda bir fikri yoktur ama din konusunda nedense herkesin bir bilgisi vardır, mutlaka kendi yorumunu ekleyecek. Bir agnostik birey olarak Tanrı vardır yoktur bilemem çünkü bir inanç var. Ama Şeriatın olduğu, geriletici, cahil bırakıcı, baskılayıcı ve korkutucu olduğu bariz görüyoruz. Şeriat konusunu göz ardı edemeyiz. Ülkemiz bakımından giderek ciddileşen bir sorun var ki, o da şeriatçıların "reformcu" ve "Atatürkçü" olarak görünmeyi yeğlemiş olmaları ve bu yoldan halkımızı vahyin üstünlüğü fikrine inandırıp tüm yaşantılarımızı şeriat buyruklarıyla yoğurmaya çalışmalarıdır. (kitap alıntı) Atatürk bile aldığı anayasa kararlarında bile din ve devlet işlerini ayırmıştır çünkü dikkat edileceği gibi Atatürk, İslam şeriatının Türk’ün bünyesine yatkın düşmediğini, Türk milletini gerilettiğini bildirmekte. Mısırlı Gazalî, Atatürk’ü Adolph Hitler’e benzetmiş, "Kemalizmin bir bela olup son nefesini vermekte olduğunu" söylemiş, ayrıca da Türk toplumunu "fikren ilkel" olmakla ve ' Arap zekâsından yararlanmamakla” suçlamıştır. Ve işte bu sözleri söyleyen Mısırlı Gazalî'yi alkışlamak üzere Yaşar Nuri Efendi şöyle demiştir: "(Mısırlı Gazalî'yi) Ruh ve iman dünyamızın boyutlarını tutan önderler gibi kucaklamak borcundayız..." Yine bunun gibi, Bosnalı lider İzzetbegoviç, Atatürk devrimlerini "Barbarlık ve ihanet” olarak nitelendirmiş, "Türk toplumunun Kemalizm nedeniyle cahil ve geri kaldığım” iddia etmiştir. Yalan niteliğindeki bu çirkin iddiaları savuran Ali İzzetbegoviç..” (Kitap) Yazarın şeriat ile ilgili bilgilerine katılabilirim ama diğer söyledikleri konusunda kesin bir argümanı yok ve çok zayıf kalıyor bu yüzden savunmam yararsız olur ama din konusundaki saçmalığı göz ardı edemeyiz çünkü dinler birbirinin kopyası gibi hatta Sümer yazıtlarında geçen olaylar değiştirilerek 3 büyük dinde ele alınmış bazı kısımlar var. O yüzden dinler konusunda söylenen ve anti-düşünceler beni şaşırtmıyor. Kitap sadece bu kaynakla kalmayıp başka kaynakları da okumak gerekiyor çünkü dünyaca hassas bir konu maazallah eleştiri de yaptırtılmıyor hemen sapkın, ateist ve münafık damgası yiyorsunuz. Ben beğendim genel olarak farklı bir görüş sonuçta
Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabıİlhan Arsel · Kaynak Yayınları · 2011183 okunma
·
1 plus 1
·
505 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.