Gönderi

Tuğba Karademir
bir gün seni yazmaktan vazgeçtiğimde anlayacaksın, gerçek vazgeçilmişlik ne demek gerçekten terk edilmek nasıl bir his, nasıl yitirilir onca emek işin kötü yanıysa seni yazmaktan vazgeçebileceğimi sanmıyorum başkasını yazabilirim belki ileride çünkü elbet hayatıma başkası da girecek. ama başkasını yazdığım günün gecesine seni ağlayarak yazacağımı ikimiz de biliyoruz neticede. doğuştan kör bir kadının çizdiği manzara resmine benzeyecek yazdıklarım belki belki yüz bin fit yükseklikten düşmüş gibi olacak yüzüm belki bir çocuğun uyumasını önleyen karanlığı kadar kötü olacağım bilmiyorum belki, bir zaman sonra, seni ne zaman yazsam ilk kez sarhoş olan bir kadın gibi kusacağım sonra derin bir uyku çekeceğim ama sabahına beynimin zonklamasıyla uyanacağım bilmiyorum seni yazmak kötü olacak, kötü hissettirecek, beni hep kötü edecek ama elimde sana dair kalan tek şey, seni yazabilmek. belki bundan da vazgeçebilsem, sahiden her şey geçecek ama geçilmiyor geçmiyor göğsümdeki yaranın üstünü örttükçe yanıyor soba yanığı gibi güneş yanığı bilmiyorum yanıyorum, yanılıyorum sürekli. hayatımın artılarını ve eksilerini hiç hesaplamadım bu güne dek ama öyle eminim ki yaşamımın çoğunun yanlış kararlardan oluştuğuna biliyor musun, ben bazen harflerin bile samimiyeti olduğuna inanıyorum tıpkı insanlar gibi bazıları elbette samimiyetsiz bazıları ötekileştirilmiş, herkesçe kabullenilmemiş dışlanmış bazıları büyüyünce değişiyor bazıları bazılarına benziyor mesela ben bir harf olsam, mutlaka ğ olurdum zaten hayatı boyunca hayata başlangıç yapamayan bir kadından başka hangi harf olması umulur! ki ben olamadım kimselerin ilki de. sen ne güzel ilktin a harfi gibiydin sen ne güzel gittin iliklerimi bile söker gibi, sol göğsüme kızgın demirler basar gibi, kirpiklerimle dudaklarımı diker gibi, ama sen sahiden ne güzel gittin -Tanrım göğsüm cehennem!- biliyor musun, ben bir meyve olsam bu mutlaka nar olurdu zaten dışarıdan bir bütün içi paramparça, içi kırmızı, içi kan bir kadından başka hangi meyve olması umulur! sen bir meyve olsan bilmiyorum ne olurdun, ama mutlaka bir yararın olurdu insanlara ki ben, dahil olmazdım insanlığa. biliyor musun, bir çiçek olsam mutlaka papatya olurdum elbette biliyorsun, papatyaları ne çok seviyorum buna rağmen papatya almadın bana bir kez olsun üzgünüm bu sahiden üzücü. neyse, ne diyordum bir çiçek olsam bu mutlaka papatya olurdu çünkü hayatı birileri uğruna, bilhassa aşk uğruna dağıtılan, parçalanan bir kadından başka hangi çiçek olması umulur! sana çok kırgınım sevgilim ama bir papatya dalı, zaten çok kolay kırılır. sen bir çiçek olsan, fesleğen olurdun galiba. çünkü avuçlarıma sinsin diye kokun, ellerim ne zaman üşüse sığındığı tek yerdi boynun. bir de kalabalıksın, fazlasıyla bilmiyorum sen fesleğensin biraz ben de papatya sen saksılara yaraşırsın ben kaldırımlara senin heybetinin yanı sıra ben fazla cılızım, fazla ufak ayakaltında ezilmişliğimi bir kenara bırak, beni de öte yana, sen sahiden ne güzel ilktin kırmızı kaşkollu bir kadın masumiyetim vardı onu ceplerine sıkıştırıp belki biraz dinamit gibi darmadağın edip ama ne güzel gittin…
·
54 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.