Gönderi
Selam. Ayın bir diğer okuduğum Wilkie Collins'in Beyazlı Kadın eseri oldu. Öyle keyifli, öyle heyecanlı ve hayli tatmin edici bir okuma oldu ki kitabı ayın favorisi ilan ettim bile.
Kalınlığıyla göz korkutucu durduğuna bakmayın sakın okumaya bir başladığınız da nasıl sürükleyici bir akışa kapıldığınızı anlamayacaksınız bile.
Gotik edebiyatının o karanlık ve esrarengiz gizemliliğini sonuna kadar devam ettiren eserlerden.
Resim öğretmeni olan Mr. Hartright, arkadaşının tavsiyesiyle Limmeridge Malikânesine iki kız kardeş olan Miss Laura Fairlie ve Miss Halcombe'ye (Marian) resim dersi vermek için gider.
Malikâneye yakın bir yerlerde beyazlar giyinmiş, bir kızla karşılaşır. Tuhaf bir diyalog geçer aralarında. Daha sonra garip davranışları olan kızı gideceği yere varması için yardımcı olur.
Malikâneye vardığında başından geçenleri Marian'a anlatır. Ve daha o andan itibaren başlar sırlar gizemi.
İlk görüşte aşk, kendinden ödün vermek, fedakârlık, hainlikler, yalanlar, bağlılık, saf sevgi tüm bu olgular kitap boyunca merak edeceğiniz entrikalarla dolu.
#kitapalıntıları :
Kimimiz hayatı koşarak yaşar, kimimizse ağır ağır yürürüz.
Gözün ulaşabileceği en yüksek dağ yok olmaya, saf yüreğin hissedebileceği en ufak insani ilgi ise ölümsüzlüğe yazgılıdır.
Hepimiz için böyledir bu. Kelimeler bizi yaralayacakları zaman devleşir, bize hizmet edecekleri zamansa cüceleşirler.
Dünyada hiçbir erkek biz kadınların bu fedakârlıklarını hak etmiyor.
Anlaşılmaz dünyamızın her sıradanla dehşet verici olan iç içe geçmiştir. Koşullardan kaynaklanan ironi hiçbir korkunç felakete saygı göstermez.
Sanki zaman bizi ilk umutlarımızın enkazına, yine o eski, tanıdık kıyıya sürüklemişti.
·
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.