sesimi sıyırıp dilimden
susumu çığlıklara böldüler
bir gecede
melekler ağladı
yokluğunla varlığın arasındaki
o incecik perdede
söyle bana söyle
hiç duymadığım sesinle
hangi bebeğe ninniler söylüyorsun
gecenin en mahrem deminde
es geçtim süslü cümleleri
ezilen bir narın hârı
yanıyor mütemadiyen
içimin alev denizinde
makul bir ölüme tamamım da
ansızın beliren o boşluk
kanatıyor durmadan beni
yokluğunun metruk mahallerinde
şirazesi kopmuş bir kitapmış kalbim
iki yakasını bir araya getiremeyince
sensizliğe yazılan şiirin
bunu bildim
okumaya başladığım her kitabın
değişmez dibacesi oldu gözlerin
bilmezsin
herhangi bir insanın kullandığı
bir deyimin içinde adın geçince
tutsak kırlangıçlar
kanatlanıyor göğüs kafesimde
şimdi değil de
belki papatyalar mevsiminde
yerini yadırgamayan hançer
dönmeye başlarsa yuvasında
bağışlanır sesin
"Kirvem hallarımı aynen böyle yaz"
der Ahmed Arif
işte o vakit
şehir uyanır
durulur deniz
şiir utanır
-sûr üflenir,susum kanatlanır-