Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz | @suedareyyan
Bugün öğle arası uzun zamandır gitmediğim personel kafeteryasına uğrayım dedim kahve içebilmek için. Aynı kişiler, aynı muhabbetler, aynı üslup… Siyasetle başlayıp, kendinden başka herkesi ve her şeyi eleştirirken kendini unutan ve eninde sonunda dinle siyaseti buluşturmayı bir şekilde başaran, diğerlerinin amelleriyle birlikte niyetlerinin dahi gıybetiyle vaktin hesapsızca israf edildiği aynı sohbetler. Bu gevezelikleri daha fazla midem kaldırmıyor artık galiba, dayanamadım kalktım. Yaşlı bir hasta için gelen konsultasyon nedeniyle yoğun bakımın yolunu tuttum. Öğle arası, sırasıyla hasta yakınlarını içeriye aldıkları ziyaret saati. Yoğun bakımın camlı kapısının önünde 40-45 yaşlarında bir beyefendi içerideki yaşlı bir hastaya canhıraş bir şeyler anlatmaya çalışıyor elinde koca bir saat ve yazılı bir kağıt tutarak. Hasan amca, 83 yaşında. Böbrek kanseri, kalp hastalığı, akciğer pıhtısı derken durumu ciddi ancak bilinci açık. Gözleri ışıl ışıl kapıya bakıyor, arada bir başını sallıyor. Sonra yakını kapalı kutuda bir şey gönderdi, kendisi girmedi. Hasta dosyasını kapatıp elimde olmadan izlemeye başladım devamını ancak tam da anlam veremedim. Hasan Amca’ya kutunun içinden bir taş verdiler ve elleriyle dokunup sıvazladı. Yanımdaki hemşire hanıma sordum ne bu diye biraz da hastane enfeksiyonu nedeni olabilir düşüncesiyle tepkiyle?? Meğer o taş Hasan Amca’nın teyemmüm taşıymış. Sonra gözleriyle ima yolu ile namaz kıldı . Namaz vakti ziyaret saatine denk geldiği için olur da kılmadan emaneti teslim etmem gerekirse diye namaza öncelik vermiş Hasan Amca. Çocuklarına tek vasiyeti, yoğun bakımda zaman algısını kaybedersem diye, namaz vakitlerini hatırlatmalarını istemiş. Son bir aydır da beş vakit –sabah namazı da dahil- çocukları camdan namaz vaktini hatırlatıp, o küçücük taşı getirmişler. Orda kalakaldım ben, yoğun bakım makinelerinin sesleri arasında dünyayı arkasına atıp Rabbi’nin Huzurunda huzur bulan Hasan Amca’yı izledim dakikalarca. Ne güzel bir sahneydi ki bu, ömrüm boyunca unutamam. Enfeksiyon kaynağı olabilecek maddi kirleri düşünürken ben, O orada manevi kirlerinden arınma derdiyle hemhal. Sanki hiç derdi, bahanesi yokmuş gibi. İşte ciltlerle dolu kitaplardan daha evla tesir etti bu sahne bende. Başkasının kusurları, tercihleri değildi derdi. Kendi muhasebesiyle, kendi kulluğuyla öyle hemhaldi ki… Sanmıyorum başkalarının gıybetinin zerresi kalbinde olsun. Sonra aklıma geldi sahih mi bilmiyorum, bir Kudsi Hadis’te ‘’ Benimle konuşmak isteyen kullarım Kuran-ı Kerim okusun ‘’ diyor ya. Bu kadar seviyorsa namazı dedim kendime, Rahman Suresi kayıtlı mp3’ümü götürüp kulaklıkları taktım usulca. Kocaman gülümsedi Hasan Amca, boncuk boncuk gözyaşları döküldü sessizce…. Amacım namazın reklamı ya da diktesi değil. İnandığı ne olursa olsun, inandığında samimiliği, hassaslardan hassas titizliği, niyetinde ciddiyeti, sadakati... Benzer sahneyi reenkarnasyona inanan bir hastanın başında reiki yapıp yeryüzüne pozitif enerji göndermek için çırpınan hasta yakınlarında da aynı ciddiyeti, aynı samimiyeti görmüştüm. Velhasıl aklımda yüzlerce soru… ’’Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz’’ kelamı kulağımda tekrarlanan. (1k, 5 Ağustos 2017)
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.