Gönderi

Her daraldığında yüzünü soğuk suyla yıka, temiz havayı çek içine ve hemen gözlerini güzelliklere çevir. Sonra bu güzellikleri topla gözlerinde. Ben öyle yapıyorum. Sonbaharda daldan düşen bir yaprak görüyorum, aheste aheste savruluşunu izliyorum. "İnsan şu yapraktan utanır, iş mi şimdi yaptığın" diyorum. Bir kuş konuyor pencereme, sanıyorum ki göz göze geliyoruz, o inceliğe tutunuyorum, insan şu kuşun hatırına yaşar be diyorum kendi kendime. Sonra üstüne çiğ düşmüş bir dal görüyorum, gülümsememe yetiyor. Başka bir gün bir gelincige takılıyor gözüm, başka bir gün kitabımın arasından düşen bir kuru çiçeğe başka bir gün bir arkadaşımın benim için yazdığı bir nota, dumanı tüten bir çaya, şaşkın şaşkın gezen bir kediye, annesine sarılan bir çocuğa, güneş ışınlarının su birikintisinde bıraktığı renklere takılıyor işte... Bazen bir kuş sesi duyuyorum, bazen bir çocuk kahkahası. Bazen bir tarçın kokusu, bazen yeşil nane, bazen zencefil, karanfil, mandalina kokusu. O koku kendime getiriyor beni. Dur orada diyorum kendime, adam ol, sen kimsin mutsuz olmak kim! Sorarlar adama, "hiç mi güzel şey göremedin hayatta" derler. O zaman işte kendime geliyorum. Ne bekliyordun hayattan diyorum, daha ne olsun, herkese aynı hayat. Portakal herkese aynı kokuyor, yağmur herkesi ıslatıyor, kuşlar konacağı pencereyi güzelliğine göre ayırmıyor; hayat hepimize aynı. Ne bekliyordun? Eğer sen de bazen öyle karanlık uyanıyor, zaman zaman daralıyor ve nasıl çıkacağını bilmiyorsan o duygudan, sor kendine... Ne bekliyordun? Beklentilerimizi tekrar gözden geçireceğiz dostum, kocaman bir mutluluk peşinde koşmak yerine, küçük mutlulukları toplayıp biriktireceğiz. Böyle daha kolay olacak.
·
79 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.