Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ellerini Reidin omuzlarına koyarak, yavru bir kuş kuvvetiyle onu geri itti, gözleri yalvarıyordu. Reid, yapamam... Şş, dedi Reid dudaklarının dibinde. Evet, yapabilirsin. Lucienin ellerini çekti, parmaklarını onunkilere geçindi ve başının tam üzerinde tutarak tekrar kendini geri çekti. Kendini onun tam girişinde tutarak fısıldadı, Güven bana. Bu bir açıklama ya da ukalalık, ya da bir istek bile değildi. Gözlerinin dipsiz derinliklerine bakarken Lucie bunun bir yalvarış olduğunu fark etti. Sana zevk vermem için bana güven. Seninle ilgilenmem için bana güven. Ve neredeyse, Seni sevmem için bana güven, diyordu.. Kendini sonuna kadar içine sokarken, dudakları yakıcı bir r öpücükle onunkileri Sana güveniyorum. Lucienin aklından acı veren zevkin tanımının bu olduğuna dair hızlı bir düşünce geçti. Onu iterek uzaklaştırmak ve aynı anda daha da yakınına çekmek istiyordu. Ama sadece birkaç dakika sonra, zevk onu avuçlarına aldığında tek önemli olan, içinde sabit bir hızla hareket etmesi ve onu hiçbir şeyin tamamlayamayacağı nayacağı gibi gibi doldurması olmuştu. Zaman durdu, dünyanın dönüş hızı, sevişmelerinin sonsuza dek sürmesi için onlara saygıyla ayak uydurdu. Terden kayganlaşmış vücutları, bir bütün halinde okyanusun gelgitleri gibi akıcı bir şekilde hareket ediyordu. Reidin işkence eden, acelesiz ritmi nihayet bozuldu, kalçaları hızlandı, ikisinin de nefesleri sıklaştı. Kısa süre sonra tanıdık gerginlik, derinliklerinde toplanmaya başladı, penisinin her darbesiyle, tutkusu onu ele geçirip tüketene kadar büyüdü, yayıldı. İnanması güç olsa da Lucie tekrar geldi, dudaklarından Reidin adı döküldü. Ama son sefer, onu vahşi bir yoğunlukla vururken, bu kez sonsuz görünen bir akışla mükemmel bir hiçliğe sürüklendi. Tanrım... Lucie, diye bağırdı Reid, kasları boşalmasıyla birlikte kasılıyor, titriyordu. Ve kendini Lucienin vücudunun içine akıtırken, Lucie onun aşkını da kalbine akıttığını hayal etti. Reid uyuyan Lucienin vücuduna sarılırken, her detayı hatırlayabilmek için kendini zorladı. Omzunun kıvrımına nasıl mükemmel bir şekilde yerleştiğini. Gecenin bir yarısı nasıl bacağını onun kaçmasından korkuyormuş gibi kalçasının üzerine attığını. Saçlarının onun koluna dökülüşünü ve başını nasıl kalbinin üzerine hafifçe yasladığını. Dün gece sevişmiş ve saatlerce konuşmuşlar, daha önce hiç kimseyle yapmadığı gibi birbirlerini keşfetmişlerdi. Onu sevdiğini anladıktan sonra bile, vakitlerinin kısıtlı olduğunu bildiğinden, fantezisinin gecenin gölgelerinde gerçekleşmesine izin vermişti. Uyanık kalıp, onunla geçirdiği her saniyeden faydalanmak istemiş ama sonunda şafaktan önceki erken saatlerde uyuyakalmışlardı. Şimdiyse sabah güneşi yatak odasının camından süzülüyor, fanteziyi kovalayarak onu gerçekliğin çirkinliğiyle baş başa bırakıyordu. Günaydın.
Sayfa 96
·
1 artı 1'leme
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.