Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sürgün
nicedir seyduna'nın dağlarında kuşlar yerine kurşunlar kanat çırpardı. kurşun, kendi çığlığına uyanır, kendinden utanırdı bu coğrafyada, ki hiç sevmedi sesini, ismini... ölüm arayan, ışığında oturur ağlardı. ne zaman çığlık kopsa, bilirdi, ardı derin susku kuyusu olurdu, bir yaprakta olsun solumazdı hayat. şehirleri birbirine köprüleyen-haberleyen ve adresleri göç kuşlarından alan trenler bile dağların koynuna sığınır, ve dağların oyulmuş içiyle susardı. en acısı, şiir susardı, şairin kaleminde, kuşlar susardı,doğanın kelamında. "gözlerin" diyorum ay şahrud! coğrafyamın kurşun ardınca susku, öz içinde yanan beden acısı. oysa bakışlarına tutunacaktım, fırtınasını suskuya bırakan. isimsiz bir ülkenin acısıydım, gözlerinde bulacaktım adımı, nazarın nerede ay şahrud? en kolayca, yaşam terk eder bizi bu coğrafyada, terk edişin, gözlerine hayat demem mi? bundan mı kirpiğine asışın, umudumun ölüşünü.. yenilmenin yazgı olduğu coğrafyadan geldim, ölmedim, yenilgimle geldim. galip sözcüğünün düştüğü cümlelerde büyüdüm, ayrılık düştü payıma, şanslıydım, tesadüftüm. nefesinde kavuşacaktım umuda, olmadı, bu kez de susuşuna yenildim. anladım ki, en beteri, savaşmadan yenilmekmiş, ah o adsız ülkede ölebilseydim ah! bedelsiz değildim, evet, sürgündüm, yüreğimle sürülmüştüm ve kalanlarımla gelmiştim sana. suyunda yıkayasın sesim olasın, ana sütsüz dilime. kurşun gibi kaldım, kopkoyu bir ıslıktım, karanlıktım, tenhaydım, kekemeydim... pusulardan sıyırmış, yırtmıştım ya, azalmıştım tedirgindim,keklik gibiydim. kekliği bilirmisin ay şahrud? al al olur ayağı, ağzı kan gibi susar kızıla kan deryasına dönen coğrafyamda. pusudur güzel ötmesinin bedeli, sesi ölümüdür. bundandır serin sulara inmez, dağ başlarına salar sevdalı sesini, "kandan kına yaktığı" ağzıyla türküler yakar. terk edilişlere yazgılıdır ömrü, bir yabancı nefes, bir nice kem göz değmeye görsün yuvasına, soyunu bırakır gider ardında, oracıkta. yaralı yüreğini vurur dağların korunağına, gün görmez kuytuluğuna... bundandır, ta kuluçkada örgütler korkuyu, endişeyi, tekinliği ve korunmayı içgüdüyle ki, çatlamasıyla gebe yumurtanın, başlar kaçağına yaşam... tam bir kamuflaj ustası, destancısıdır, kan tutan yanlarını alır koynuna, toprakla bir olur. toprağın renk ikizidir, korunmada ta kendisidir... her can kımıltısı ölümdür bu topraklarda, kirli savaşın hükmündeki bu coğrafyada. bir de eşleri, yaşam eşitleri öldüğünde, tamamlanmış susku olur, temelli susarlar sevdaya, yemin gibi kapanırlar kara yasa. gözlerin şahrud, kuytuluk umudum, gözlerin keklik yurdumdu. yağmur yağmur inmeden bakışların, bulut bulut kapanmadan gözlerin yüzüme, anladım ki, hayat avcıdır. kendi acımasızlığına benzettiği insanda, kendi ömrünün coğrafyasında gezinen, kendine tuzaktır bu cenkte... seni kekliğim sandım, allığına aldandım, ağzının kızıllığına. gözlerinin dağ başı yalnızlığına ki, yalnızlığımın aynası, ikizi sandım. avcıydım ya avlandım. gözlerin sadak,kirpiklerinle vuruldum. anlatamadım derdimi ahzardım. şimdi kan ter içinde bir attır bedenim, çatlamadan önceki son anında seni soluyan, yüzünün ardındaki koyakta ölüme yatan, yarım açmış gelincik kokan, kan susan... neden yeşile çalışı gözlerinin? karadeniz dalgası yeşile ki, suyu ökse kuşu, aldatıp içine çeken, dipleyen ki, ölümüne yatarım upuzun, uzağında... ey şahrud, hani susarsın ya, susuşun dili en bilindik silahtır. susuş ateştir, bozgundur, tarihin yanık yüzüdür adsız ülkemde. bense payıma düşen akkor bir yürekle gelmiştim, yangınımı kirpiğinin rüzgarıyla karşıladın. oysa bir dal yeşil bulurum sandım gözlerinin ormanında bir yudum nefes su yeşilinde, meğer en yaman ateş su içinde, yeşilindeymiş. gitmelerin elvanı ezberimdi ya, şimdi bir yol daha öğrendi ömrüm. suskuda bir gidişmiş ateş yolu. tutuştu yangınlardan arda kalan nem varsa, susku ateşiyle ay şahrud. senden payıma ateş düştü, her şeye hayat veren nefesinden ya şahrud. güneşten aldığın yüzünü saklarsın, gözüm değsin istemezsin. sakınırım seni gözümden anlarsın, saklımda yangınımsın. sen her yanı yemişler veren bir dünyasın. sesin ki, yolunu şaşıran ırmakların kılavuzudur, sesini neden gömersin suskunun mezar diline, tam da sana akmaya durmulken şaşkın yüreğim ? o servileri utandıran, kimdedir, kime eğilir bilinmez gövden, zülüflerin şelalesinde yıkanan güzellik, endam. o keklik uçmadan önce izin isteği sekişin, ömrümün son sorusu, aşkına cevap ver: ağzından öpülür mü, o kıyametten, gözlerinden o yeryüzü cennetinden? kapatmam için dünyana gözlerimi cevap ol, o ülkeler kimin mührüne teslim? ey şahrud, gözlerine sürgün olduğum hayat, keder derdiğim, derinlediğim, derinliğim. yüreğimin yaralarını onaran, yaşam veren ırmak. beni bende yaratan arınımsın, daha ne kadar uzağına düşeceğim, gül tadı nefesinin, su sekişli sesinin? yaşanmamışlık ürkütücü bir güçtür, kırılıp kalmışlık. yaşamak diyorum, gözlerinde gördüğüm kadardır. uçurumuna düşüyorum bakışlarının, tutunacak bir dal ışık yok. soğuyacak senden aldığım yara, kabuk bağlayacak ona yanarım. kanasın isterim, her gözün değdiğinde. sıcacık kan gibi kalsın yüreğimde, yaramda bakışın. sabaha göz açışımsın, yalnız yattığını görme, yangınım. yaşam bu denli mi kepaze şahrud? ayrı tükenir aynı bedende iki can. ak akarsuyum, ırmak kar tutmaz da ondan mı, akarsu oluşundan mı? ey şahrud, kapanmaz kalpte açılan nazar yarası, kirpiklerin diker ancak yırtılan gecelerimi. ya gözlerini götür temelli susayım, ya da getir ışığında oturayım. ellerin sağaltır, karanlığın tenimdeki diş izlerini. ellerin de gelsin düşüp gözlerinin ardına. bir masaldan çıkar gibi, kaf dağını aşar gibi yaşamaya şaşar gibi gövden gelsin ellerinin ardından. acıyıda getir şahrud, bildiktir, bu yürek acılara yurtluktur, su sesinde balıklarca çokluktur, sesin gelsin su gövdenin ardından. bir ırmağa umut bağlayan göl, ölümünü baştan hazırlayandır. yine de ey şahrud, bir tek sana bağladım ömrümü. sana kaldım, hani hayat veren sestin ırmaktın!
·
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.