Gönderi

88 syf.
·
Not rated
Siz değeriyle yazın, biz hep okuruz..
Her sayfasından neredeyse bir alıntı yapabileceğim kitaba en layığının inceleme yazmak olduğunu düşündüm.. İçeriğinde bir yazarın, yazarken biçimsel ve düşünsel olarak nasıl ilerlemesi hatta yazmadan evvel yazısına nelerle başlaması gerektiğine kadar inmiş olan Schopenhauer klasik sivri diliyle açıklamalarını yapmış. “… -Kaç çeşit yazar vardır? -Bir kitap hiçbir zaman eser sahibinin düşüncelerinin suretinden daha fazlası olamaz. -Yürüyüş için baston neyse kalemin ucu da düşünce için odur. -Çok konuşur ama hiçbir şey anlatmazlar. -Hiçbir çaba konuştuğu şekilde yazma çabası kadar yanlış olamaz. -Bir klasik nasıl yazılır? -Yazarın anlatmak istediklerinin sadece kendisi tarafından bilinmesi yeterli değildir. -Fransız yazarlar neden daha güzel yazarlar? -Günümüz edebiyatının beyin ölümünün mimarları bu satılık kalemlerdir. …” …/başlıklarıyla kitap bölümlendirilerek farklı konulara yer verilmiş. Dilbilgisinden tutun da ulusal gazetelerin yazımlarının içeriğine, yazarların tutumundan okurların düşüncelerine kadar nice konuya yer vermiş. Olumsuz eleştirileri keskin dille tarifi de olmuş tabii ama bu Schopenhauer okuyanların alışık olduğu tutumdur. İtiraf edeyim fikirlerime çokça destek alabileceğim görüşlere denk geldiğim için ayrıca beğendim. Biçimsel olarak iyi olması gerektiğinden, gramerin/ dilbilgisinin kuvvetli olmasının öneminden bahsetmiş, çokça katılıyorum, yazmak için yola çıkan bir kalemseverin ‘ben yazarım ya onlar anlasın’ diye yaklaşması veya bu mutfağı hiç bilmeden yazmaya girişmesi bence eksik, üzülerek yazıyorum ki mükemmelliyetçilik değil bu, lise müfredatında öğrendiklerimizden bile bihaber yazıları okumak bana eksik geliyor. Neyi nasıl yazacağını bilmeden yazıyorsa o kişinin amacı boş sayfa doldurmak gibi geliyor bana, eylemsel olarak yazmak gibi, duruşşal bir yazmak’ değil.. Önemli olduğunu düşündüğüm başka bir konu, anonim yazarlara değinmesi yazarın, kimliği belirsiz kişilerin dünyaya yazması ne kadar kabul edilebilir diyerek eleştirmiş. Kendisine şunu demek isterdim; anonim olmasından başka çalanlara ne diyelim? Kimi yazarda gördüğümdür, bir yerlerden aldıklarıyla sayfayı doldurmamışlar katletmişler bence, mürekkebe yazık, okuyan bize, emeğe yazık. Yayınevlerinin de niyeti burada önemli servis ettiğiniz yazının içeriğine bakmıyor musunuz, ya da popüler olsun da para kazanalım mı derdiniz o da sizin vicdanınız. Ben çok bilinen satırlarda fark ediyorum bazen, kimbilir genişletince çalınma neler okuyoruz da haberimiz yok. Yazara sorsanız bilmece cevaplar, yayınevlerine sorsanız ulaşana aşk olsun. Önemli mi yazmış işte, diye karşılık aldığım oluyor okurlardan, bence önemli kendine ait bir değerin yoksa yazmayacaksın, biz onu zaten okuduk/ okuruz sen senden haber ver, sen yazdığına kıymet vermiyorsan ben zaten seni okumam ki.. Tabii salt vitrine yazarım’ demekse amacı yazanın o başka/ bambaşka.. Ya da o diyecek biz onu okumayacağız, hani yazar’ olmak okuyucusunun olmasından geçiyor ya.. Açıkçası yazarın tarzını ya da konu içeriğini çok benimseyemesem bile ikinci defa başka bir eseriyle yeniden okuyabilirim bir yazarı, fakat intihal varsa okumam, intihal bir kez daha denilmeyecek nadir keskin nedendir bence.. Ayrıca o dönemin Alman edebiyatı yazarlarını eleştirilerinde çok konuda örnek olarak vermiş Schopenhauer, ilginçtir ki bugün bizim edebiyatımıza uyan nice örnekler verebiliriz biz de, ulusal bir eylemse okumak bu duruma çok şaşırmamak lazım.. Hoşuma giden yanlarından biri de sadece bir yazarın değil normalde iletişimlerde de kişilerin ifadelerinde dikkatimi çeken bir konudan bahsetmiş, yazacak şeyi olanın bunu en iyi/ net ve anlaşılacak dilden ifade edecek gayreti de olduğu. Kesinlikle katılıyorum, insan anlatmak istediği şeye inanıyorsa ifadesi de kuvvetli/ uzun zamanlı ve açıklayıcı olacaktır. İnsan inanmadığı şeyi anlatamaz, dolaylı yollara/ karmaşık cümlelere ve muhtelif kelimelere bizatihi başvurur, ortaya karışık ne çıkarsa, bizde de olmaz mı ben mi anlamadım’ acaba der kendimizi sorgularız oysa anlatılamamaştır, yani bu oluş haliyle insan yazamaz da.. Ben insani yönden kimi kendimi bu anlatamayanlardan hissediyorum, yani burada en çok kendime sapladım bıçağı, uzatıyorum bitmiyor duru noktası olmuyor bazen, henüz olgunlaşmamış bir düşünceyi oldu sayıp sesli mi düşünüyorum acaba? Onu da derin düşünen (benden daha derin) iyi bir dinleyici/ okuyucu bilebilir sanırım.. Ciddiyet demiş, üslup demiş, saygı demiş, biçim demiş, üretmek demiş, yazara düşün’ demiş.. Ve kitap o kadar iyi çevrilmiş ki bazı paragrafları Türkçe’yi bilen bile iyi idrak edemeyebilir o konuda çevirmeni de tebrik etmek lazım, hem yazar zor hem konu tarifi kelime karşılığı bakımından zor, iyi kotarmış diyebilirim. Bir de şunu düşündüm, Schopenhauer seni direkt kendi dilinden okuma imkanım olsaydı sonunda bu kitap için bu kadar iyi der miydim, sen de iyi yazıyorsun der miydim? Üslubun en çok da.. Bilemedim.. Renkleri siyah beyaz kalemlerle tarif etmek gibi bazı tariflerin, ayna içinde ayna gibi.. Özetle bir felsefecinin edebiyat üzerine yazdığı az, öz ve sade bir kitap. Ben çok beğendim, ne okuduğu kadar okuduğunun nasıl yazıldığını da ehemmiyet verenler için değerli ve kılavuz niteliğinde bir kitap. Genel anlamda değerlendirme yapılıp konu seçiminin bizim ilgi alanımızla ilişiği olduğunu da bir alıntıyla belirtmeliyim: “Subjektif açıdan sıkıcı olan ise sadece görecelidir, sebebi ise, okuyucunun meselenin kendisine olan ilgisizliğidir, ilgi alanına girenlerse oldukça sınırlıdır. Bu yüzden bazen mükemmel bir eser bile subjektif açıdan bakıldığında sıkıcı olabileceği gibi, şu veya bu sebepten dolayı bunun tam tersi de sözkonusu olabilir..” S/39 Edebiyat severler, yazmayı düşünenler, okumayı biçimce de değerlendirip irdeleyenler ya da alanı başka olsun ama sıkılmayayım diyenler için az sayfalı çok okumalı bu kitabı zevkle önerebilirim.. Yazarın yazan’ olarak yazarları tahlillerini ben sade bir okur’ olarak değerlendirdim, ne yazacağını yazar bilir ama nasıl yazdığının etkisinin sonucu bensem, ne biçimle okumak istediğimi de ben bilirim.. Keyifli okumalar/l/a..
Edebiyat Dersleri
Edebiyat DersleriArthur Schopenhauer · Kafekültür Yayıncılık · 201435 okunma
··
1,186 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.