Şems ve Rumi hakkındaki düşüncelerim
Mevlana ve Şems farklı zamanların ve farklı bölgelerin insanlarıdır. Dönemlerinin iki büyük düşünürüdürler. Bir şekilde karşılaşırlar ve dostlukları başlar. Birbirlerinde kendilerini bulur, birlikte derin düşüncelere dalarlar ve birbirlerine olan aşklarından Yaradana ulaşmaya çalışırlar. Rivayet o ki bunun için kilitli bir odadan aylarca dışarı çıkmadıkları bile olmuştur. Bu sıradışı birlikteliğin sonucunda dedikodular alır başını gider ve Mevlana'nın yakınları kıskançlık ve utanç içinde bu birlikteliği bozma peşine düşer. Sonrasında Şems Mevlana'nın iyiliği için kendiliğinden mi yoksa çevredeki dedikodulardan rahatsız olan yakınlar tarafından zorlanarak mı bilinmez bir anda ortalıktan kaybolur. Şems'den bir daha haber alınmaz. Bilinen ise Mevlala'nın en acılı aşk şiirlerini Şems'i kaybından sonra yazdığıdır.
Şimdi bu hikayeden sonra;
Eğer Mevlana şiirleri ile o büyük aşkı anlamaya çalışıyorsan, o zaman senle aynı noktadayız demektir. Birkikte bu şiirlerin üzerine gider mısralar arasında en güzel aşk, hasret vs sözlerini arayabiliriz.
Ya da Mevlana şiirlerinden ve bu aşktan yola çıkarak "Kula olan aşk böylesine büyük ve görünür olabiliyorsa, tüm bunların asıl sahibi olan Yaradan'a aşık olmak kim bilir nasıl bir duygudur?" u düşünüyorsan;
Tamam, gelmek istediğimiz nokta bu. Çünkü bu durumda ölüm bir son değil bir kavuşma olur. Ve eğer ölümü anlamlı hale getirebiliyorsak yaşamayı da anlamlı hale getirmiş oluruz.
Ama senin bu hikayeden sonraki takıldığın şey "Mevlana ve Şems homoseksüel olabilirler!" se eğer o zaman senin için yapabileceğim hiç bir şey yok. Ortada böylesine büyük bir aşk varken, hasret ve ayrılığın dile geldiği böylesine güçlü bir haykırış varken, Yaradan varken, takıldığın nokta gerçekten buysa, etkisiz bir detayı bu kadar gerçeğin önüne koyabiliyorsan güzel dostum, büyük ıskalıyorsun demektir. Ve üzülerek söylüyorum ıskaladığın şey sadece bu hikaye değil...
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.