Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1552 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
58 günde okudu
Monte Cristo Kontu üzerine düşünsel çabalar...
*“Düşünceler ölmez efendim, bazen uykuya dalarlar ama uyumadan öncekinden daha güçlü bir şekilde uyanırlar. (s.130)”* 14 yıl suçsuz yere hüküm sürmüş ama neden suçlandığınızı bilmediğinizi düşünün. Ne hissederdiniz? Monte Kristo Kontu tam olarak bu konuya odaklanıyor. Romanın başkarakteri Edmond Dantes herkese güvenen, herkese iyi niyetle yaklaşan saf, masum bir karakter. Mercedes ile nişanlı ve Pharon isimli bir gemide ikinci kaptandır. Bir yolculukta birinci kaptanın ölmesiyle geminin birinci kaptanı olur. Bunu hazmedemeyen geminin muhasebeci Danglars ve Dantes’in nişanlısını seven Fernand, yanlarına Cadorusse’da alarak Dantes’e hain bir komplo kurar. Bu komplo ise Dantes’in Napolyon’un ajanı olduğu üzerinedir. O dönem Fransa’da kral 18.Louis baştadır, Bonapart ise Elba Adası’nda sürgündedir. Kral ve kralcılar, Bonapartçılar’ın yükselmesini istememektedir. Özellikle bir isim vardır ki Kraliyet Savcı Yardımcısı Villefort, bu komplo onun hem babasını hem de mesleğini etkileyecektir. Bu yüzden Dantes ile görüşme yaparak komplonun kanıtlarını imha edip Dantes’e çıkacağı sözünü verir. Bu komplo hem Fransa’nın hem de Villefort’un aleyhine olacağı için Dantes’i -Dantes’in iftiraya uğradığına, suçsuz olduğuna inanmış gibi yaparak- İf Şatosu’na atarlar. Dantes neden burada olduğunu bilmeden tam 14 yıl boyunca zindanda hayatını geçirir. Dumas öyle karakterler yaratmışki başkarakter Dantes aşık olunası cinsteyken birde bize bir yan karakter sunar Başrahip Faria. Bu karakter ise hayran olunası cinsten. Dantes zindanda geçirdiği zamanlarında, Faria ile tanışır ve onunla uzun uzun sohbetler eder. Öyleki bu sohbetler Dantes çok şey öğrenir. Neden zindan olduğunu bile ona öğreten Faria’dır. Faria, ilmek ilmek Dantes’in zihnine iftiraya uğradığını işler ve der ki “…*Suçluyu bulmak istiyorsanız, suçun kime yaradığını araştırın! (s.189).”* Dantes artık ihanete uğradığını anlar ve o saatten sonra tek hedefi intikam almak olur. Faria Dantes’in akıl hocası olmuştur artık. Dantes onunla beraber yeni şeyler öğrenir, aynı zamanda Faria ile kaçış planları yapar. Bu planları yaparken Faria ölür ve Dantes tek başına zindandan kaçar. Bu an Edmond Dantes’in, Monte Kristo Kontu olduğu andır artık. Geriye dönüş yoktur. Ve aklında tek bir şey vardır: dişe diş, kana kan. 14 yıllık mahkumiyetinin ardından kont, 10 yıl boyunca intikam planını ilmek ilmek örer ve bunu da tek bir cümleyle ele alır: “*Her felaketin iki ilacı vardır: zaman ve sessizlik (s.627).*” Dantes intikamını öyle yavaş ve öyle ağır alır ki burada Dumas’a hayran olmamak elde değil. 1552 sayfada ele alınan karakterleri ve onların hayat hikayelerini güzel bir ustalıkla bize sunan Dumas, karakterlerin hayatlarından sunduğu kesitleri birbirine bir örümceğin ağını örmesi gibi örererek bağlar. Öyle ki bir karakter hakkında 10.sayfada yaptığı betimleme muhakkak başka bir olayla bağlantılı olarak 900.sayfada karşımıza çıkar. Ve aslında intikam almak isteyen Dantes’in hiçbir şey yapmasına gerek kalmaz, karakterler o kadar yozlaşmıştır ki onların hayatlarında sır perdelerini kaldırdığında, onların gerçek maskeleri ortaya çıkacaktır. Çünkü neticede “*Ahlaki yaraların gizlenseler de asla kapanmamak gibi bir özellikleri vardır; dokunulduklarında ağrımaya, kanamaya hazırdırlar; yürekte canlı ve açık beklerler (s.402)*” Dantes intikamını ilmek ilmek örerken bir yandan da sözleriyle döver karşısındakini, bilgisiyle tokatlar: “*İnsan, kendisini güneş mikroskobunda inceleyen biri için çirkin bir tırtıla benzer. Ama sanırım benim yapacak hiçbir işim olmadığını söylediniz. Peki ya siz Mösyö, bir şey yaptığınızı mı sanıyorsunuz? Ya da daha açık bir ifadeyle, yaptığınız işin bir şey olarak adlandırmaya değdiğini mi sanıyorsunuz?”* Kitap intikam hırsının yanında dönemin siyaset anlayışını, dönemin hapishane koşullarını, dönemin Fransa’sını bize sunar. Özellikle suçsuz yere içeride yatan mahkumların hal ve hareketlerini delilikle açıklar gardiyanlar ve bu durumu özetlemek için şu cümleye kurarlar: “*Tamamen delirdiğinde daha az acı çeker (s.141).”* Dönemin siyasi yapısı pek çok ülkede olduğu gibi betimlenir: *“Siyasette insanlar, düşünceler, duygular değil çıkarlar söz konusudur; siyasette bir insan öldürülmez, bir engel ortadan kaldırılır, hepsi bu (s.123)”* Dönemin kralcı anlayışı, Napolyon’un tekrar tahta geçişi gibi siyasetteki çalkantılarda bir güzel işlenir ve der ki Dumas: “*Her devrim kendi felaketini doğurur (s.592)”* Muhalefet olan herkesin ağzından dökülür bu sözcükler*: “İktidarı elinde tutan sizlerin elinde sadece paranın sağladığı olanaklar var; oysa iktidarı hedefleyen bizlerin elinde bağlılığın araçları var (s.125)”* Kitapta aynı zamanda Doğu yaşam tarzına, Doğu hayatına özel bir ilgi vardır. Dumas’ın tarihi bilgisi o kadar fazladır ki dönemin Hasan Sabbah’ı, bir akşam yemeğinde seninle birlikte sözlerinde can bulur. Doğu’ya özel bir ilgi besleyen Dumas pek çok cümlesinde Doğu’ya övgüye dizer. Bu bazen Dantes’in intikamı için bir cümledir: “*Her konuda üstadımız, düşleri yaşama ve gerçekleri cennete dönüştürmeyi bilen yaradılışın o seçilmiş varlıkları olan Doğuluların dedikleri gibi, göze göz, dişe diş (s.458)”* Bu bazen Doğulu atların atların en yüce olduğuna ilişkin bir cümledir: *“Doğulular bildiğiniz gibi iki şeye önem verirler: atların soyluluğu ve kadınların güzelliği (s.645)”* Doğuluların bilimsel gelişmeleri üzerine bir cümle: *“Doğulular Mithridates gibi zehri sadece bir zırh olarak kullanmakla yetinmiyor, ondan aynı zamanda bir hançer olarak yararlanıyorlar, bilim onların elinde sadece bir savunma değil saldırı aracı haline geliyor; hem fiziki acılara hem de düşmanlara karşı kullanılıyor, afyonla, güzelavratotuyla, kargabükenle, yılan ağacıyla, taflanla, kendilerini rahatsız eden her şeyi etkisiz hale getiriyorlardı. Burada kocakarı dediğiniz Mısırlı, Türk ya da Rum kadınların hepsi, kimya konusunda hekimleri şaşırtacak, psikoloji konusunda günah çıkaran rahipleri dahi ürkütecek kadar bilgi sahibidir. (s.707)”* Bu bazen yiyecek ve içecek sevgimizle ilgilidir: *"Kahveyi nasıl alırsınız?" dedi meçhul adam. "Fransız usulü mü, Türk usulü mü, açık mı koyu mu, şekerli mi şekersiz mi, üstüne sıcak su dökülerek mi pişirilerek mi? Siz seçin, kahveyi her şekilde hazırlayabiliriz." "Türk usulü olsun," diye yanıtladı Franz. "Haklısınız," diye haykırdı ev sahibi, "bu tercihiniz Doğu'nun yaşam tarzına eğilimli olduğunuzu gösteriyor. Ah! Doğulular, yaşamayı sadece onlar bilir!" (s.381)* Tam burada, *as bayrakları as!* Bir ulusun milliyetçilik bağlarının kopmasını da ele alır Dumas -günümüz Türkiyesinde olduğu gibi- ve şu cümleyi kurar: “*Fransa belki de herkese karşı nankör değildir, kendi çocuklarına kötü davranır ama yabancıları genellikle hoş karşılar (s.567)”* Bu bazen kimlik, vatandaşlık almakla ilgilidir. Türkiye’de yaşayan günümüz insanları bunu anlamıştır. Kitapta pek çok soruna detaylı yer verilmiştir. Bunlardan biri de soyluluğun namı olarak soylu bir ailenin genç kızını, yine soylu bir ailenin oğluyla evlendirmek gibi. Bunu da Valentine’in ağzından aktarır bize Dumas: “*İşte sevgili babacığım, yaşam umutlarımız deniz kazası olduğu için, yaşamın deniz kazasında işe yaramayan bavulumu denize atıyorum, hepsi bu ve kendini tamamen yalnız, dolayısıyla tamamen özgür yaşamaya adamış irademle baş başa kalıyorum. (s.503)”* Öyle bir son yazılmıştır ki 24 yıllık intikam alınmış, zaman ve sessizlik her şeyin ilacı olmuş ve bir zafer kazanılarak Kont veda eder bu şehre: “*Ey koca şehir! Aradığımı senin inip kalkan göğsünde buldum; sabırlı bir madenci gibi kötülüğü çıkarmak için iç organlarını sarstım, tamamladım, görevimi bitirdim; artık bana ne neşe ne de keder verebilirsin. Elveda Paris, elveda! (s.694)”* Dumas sen ne yazdın be abi! İncelemeye yazacak o kadar çok cümlem ve alıntım var ki… Hangisini ekleyeceğimi bilemedim. Bu nasıl bir ustaca yazılmış bir eser, bu nasıl bir hayali kurgu! Dönemin Rusya’sının başyapıtlarına kafa tutacak Fransa’nın başyapıtı kesinlikle budur! İlk üç kitap sayacak olsam kesinlikle bu olmalı. Tek kelimeyle mükemmel! Uzun bir inceleme oldu farkındayım ama oku, oku, oku. Okumadan okuma! Herkese keyifli okumalar.
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,9bin okunma
·
235 görüntüleme
Burçin YILDIZ okurunun profil resmi
Aşkım keşke kitabı baştan yazmasaydın ama çok detaylı eline sağlık 😘
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.