Gönderi

Harf inkılabı okuryazarlığın artışına yaradı mı?
Arap elifbasını bırakıp Latin alfabesine, daha doğrusu Atatürk'ün deyişiyle 'Türk alfabesi'ne geçilmesinin okur yazarlığı kolaylaştırıp cehaleti ortadan kaldıracağı tahmini de doğru çıkmamıştır. Rakamlar hakikaten şaşırtıcı sonuçlar vermektedir. Gazi Mustafa Kemal 8 Ağustos 1928 günü Sarayburnu'ndaki parkta yaptığı konuşmada kadehini halka doğru kaldırarak başına dikmeden hemen önce aşağıdaki cümleyi söylemiştir (Behçet Kemal Çağlar'ın 'Öztürkçe'sinden aktarıyorum): "En çok bir yıl, iki yıl içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğrenmiş olacaktır." 'En geç' 1929 veya 1930 yılının Ağustos ayında 'bütün Türk toplumu'nun okuryazar durumuna geleceğini ön görmüştür Gazi hazretleri. Ancak rakamlar bu Sarayburnu akşamındaki nutku sırasında geleceği biraz flu görebildiğini göstermektedir. İstanbul Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim üyelerinden Işıl Çakan'ın bir makalesi, bize durumun pek de söylendiği gibiolmadığını, yeterli yatırımın yapılmayıp kaynak ayrılmadığı için okullaşma sürecinin akamete uğradığını ve okur yazarlığın istenildiği hızda artmadığını belgelendiriyor. Buna göre Cumhuriyet'in ilk yıllarında İl Özel İdareleri'nin eğitime ayırdıkları payın son derece düşük olduğunu, çıkartılan eğitim tahsisatının ancak yarısının eğitime ayrılabildiğini söyleyebiliyoruz. Yani halktan eğitim vergisi toplanmış ama 1931'e kadar bu para büyük ölçüde başka yerlere harcanmış, okullar meteliksiz kalmıştır. Net bir ifadeyle, eğitime doğru dürüst kaynak aktarılmamıştır. O zaman ya 'bütün toplum'un okuryazar olması istenmemekte ya da bu iş için halktan toplanan vergiler (bizim gsm veya deprem vergimiz gibi) başka delikleri kapamak için kullanılmaktadır. Olabilir. Ancak o zaman "Bu keskin inkılabı kimin için yaptınız?" sorusu anlam kazanmaktadır. Madem bu alana para aktarılamayacaktı, ozaman acaba konulan hedef mi ciddiyetten uzaktır? Neyse... Biz Işıl Çakan'ın makalesini okumaya devam edelim. Öğretmenler de parasızlıktan zor durumdadırlar. Mesela 1930yılı Eylül ayında daha Mart maasını alamamış öğretmenler vardır Silifke'de. Daha pek çok ilde durum aşağı yukarı aynıdır. 1923-32 döneminde ilkokul öğretmenlerinin sayısı 1927'ye kadar artış göstermiş,ondan sonra azalmış veya nüfus artışına kıyasla da durmuştur. İl Özel İdareleri emrine yeterli tahsisat verilmemesi sebebiyle maaşlar ödenememekte, bu da öğretmenleri sıkıntıya sokmaktadır. Bunun sonucu olarak "öğretmenlik mesleğine olan ilgi önemli ölçüde azalır." Bu sıkıntılı durum ilkokul öğretmenlerinin kadro ve maaşlarının.Özel İdare'den Milli Eğitim Bakanlığı'na aktarılacağı 1948 yılına kadar devam etmiştir. Yani Tek Parti devrinde ilkokul öğretmenliği o kadar da itibarlı ve paralı bir meslek değildir ve ortalıkla gezinen birtakım maksatlı propagandalara (yok öğretmen maaşı cumhurbaşkanı maaşınadenkmiş de vs.) gülmekten başka yapılacak bir şey yoktur. Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları dergisinin 2. sayısında (2002)çıkan makalesinin sonunda Işıl Çakan'ın düşüncelerini şöyle özetlediğini okuruz: Sonuç olarak toplumsal değişim sürecinde modernleşmeci askersivil bürokratların ilerici eğitim anlayışı ile bu alana uygulanan vergi sistemi ve kaynak belirleme yönteminin birbiri ile çeliştiği açıktır. Çözülemeyen pre-kapitalist sisteme koşut olarak yaşanılan bu ikircikli durumun Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren köktenci tasarımların önünde önemli bir engel olarak varlığınıhissettirdiği düşünülmektedir (s. 118-9). 1) Kolaylık gerekçesinin içi koftur ve asıl niyet Batı medeniyetinearka kapıdan değil, ön kapıdan girmektir, 2) Harf İnkılabı'nın muasır medeniyet seviyesine ulaşmak içinyapıldığını söylemek bir kandırmacadır, 3) Amaçlarından biri de bütün bir aydın kadroyu susturma yönünde dahice bir girişimdir.
·
84 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.