Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Budizm’e göre kanjin
​Ouspensky’nin diğer bir önemli saptaması da, resmî psikoloji biliminin insanı sadece “bulduğu gibi” veya “olduğunu düşündüğü gibi” inceliyor oluşudur. Ouspensky, insanı bu haliyle inceleyen sistemler ile insanın ne olabileceği, yani mümkün evrimi açısından inceleyen sistemleri ayırt etmiştir. Kendini bilme çalışması ve bu konuda başarı sağlanması, ancak ikinci tür sistemler ile mümkün olmaktadır. ​Ouspensky, insanın dört şuur durumunun mümkün olduğunu ve insanların bunlardan sadece iki tanesinde yaşadığını söylemiştir: ​-​Uyku ​-​Uyanıklık (Uyanıklık halinde uyku. Veya “izafî şuur”.) ​-​Kendinin şuurunda olma (Kendini bilmek) ​-​Objektif şuurluluk (Herşey hakkındaki tüm gerçeği bilebilmek.) ​ Uyanıklık bilincimizde, daha yüce şeylere karşı uyumaktayız. Kendini uyanık ve bilinçli sayan insan, gerçek uyanışı bu tutumuyla engeller. ​Aynı zamanda, kendi kendini hatırlayabilmek için, dikkatin ikiye bölünmesi gerektiğini anlatmıştır. Bu, başka birşeye yöneltilmiş dikkati zayıflatmaksızın, dikkati bir yandan da kendine yöneltmek, bir bakıma kendini dışarıdan seyretmek anlamına gelir. Ahmet Gürbüz şöyle yazmıştır: “Bunun da en pratik yolu, “bakarken kendini de görebilmek, kendinde kalarak bakabilmek”tir. Bu, kendine dışarıdan bakma egzersizi olduğu için, perispriyi gevşetici ve astral seyahati kolaylaştırıcı birşeydir. Bilincin bir kısmını meşgul olduğumuz konuda, ufak bir kısmını da “şu anda, burada, gözlem halinde” tutabilmek, hem Şamanizmde, hem de nöroloji biliminde bilinen birşeydir. “Şamanik bilinç bölünmesi” denen bu fenomen, şaman olmak için elzemdir. Nörolojide ise buna “çifte bilinç” denmektedir ve ilk tespit eden, adını koyan, Hughlings Jackson olmuştur. Bayılan, nöbet geçiren hastalar, kısa bir süre için ve kontrolsüz şekilde, bu fenomeni yaşayabilmektedir. Ama istenen, bunun kontrollü ve iradî bir şekilde yaşanmasıdır. Şaman olabilmek için ise bunu alışkanlık haline getirmek gerekir. ​İç gözleme Uzakdoğu öğretilerinde “kanjin” denmektedir. Budizm’e göre kanjin, gerçek doğamızın Budalık’tan başka birşey olmadığını görmek demektir. ​“Kendini gözlem, yüksek farkındalık düzeyine geçişin anahtarıdır; bu şekilde, içimizden geçen duygu ve düşüncelere karşı daha içsel bir ihtiyatla yaklaşırız. Kendimizi böyle gözlemlediğimizde yüce doğamız, bizi, kendi düşük dünyalarına çekmek isteyen sorunlu duygu ve düşüncelerin ele geçirmesine karşı korur. Kendini-gözlem, tanık olduğumuz içsel olaylara tepki vererek, onlarla sürüklenmek yerine, onları anlamamıza imkân verir. Yeni ve yüksek içsel “pozisyon”umuz –etrafımızda ve içimizde olan biteni gözlemleyen olarak- olanların hem bir parçasıdır, hem de dokunulmazlığını korur.” ​“İçimizdeki sessiz gözlemci düşünmez, görür. Bu çok önemli bir nokta, çünkü kendimizi gözlemlemek, kendimizi kaptırmayacağız, demektir. Kendini-gözlem ile gelen yüksek farkındalık seçim alanlarımızı arttırır, çünkü yükselmiş içsel pozisyonumuz sayesinde oyunun oldukça üstünde durarak, tüm oyuncuları görebiliriz. Diğer yandan, kendimizi kaptırmak sahada oynamak gibi birşey, tüm oyuncuları göremezsiniz, görebildikleriniz de sizi döndürür, döndürür ve sonunda ne tarafa koşacağınızı bilemez hale gelir, tıkanırsınız.” ​Kendini bilmek, zihni kontrol edebilmekten geçer. Zihin kontrolünün önündeki en önemli engeller de, aşağıda bahsedilecek olan eşkoşmalardır. Swami Budhananda’nın “Zihin Kontrolü” adlı kitabına göre; ​-​Zevk peşinde koştuğumuz sürece zihin kontrol edilemez. ​-​Kuvvetle sevdiğimiz ve tiksindiğimiz şeyler olduğu müddetçe zihin kontrol edilemez. ​-​Ahlâksız bir yaşam sürüyorsak, ​-​Kasten başkalarına zarar verme alışkanlığındaysak, ​-​Sarhoş edici maddelere düşkünsek, ​-​Dengesiz ve karmaşık bir hayatımız varsa, örneğin çok az ya da çok fazla yiyor, içiyor, konuşuyor, çalışıyor veya uyuyorsak, ​-​Boş tartışmalara girme alışkanlığındaysak, başkalarının hatalarını bulmaya çok hevesliysek, ​-​Bedenimize gereksiz yere işkence ediyor, enerjimizi kısır arayışlara harcıyorsak, kendimiz hakkında fazla ketumsak ya da fazla benmerkezci oluyorsak, ​-​Kapasitemize bakmadan aşırı hırslıysak, başkalarının servetini kıskanıyorsak ya da hep kendimizi haklı görüyorsak, ​-​Bir suçluluk duygumuz varsa, zihnimizi kolay kolay kontrol edemeyiz. Ayrıca kendimizi zihnimizle özdeşleştirdiğimiz sürece zihnimizi kontrol edemeyiz. Swami Budhananda, şu düşünceyi aklımızda tutmamızı tavsiye ediyor: “Ben zihnimin sürüklenişini izleyen tanığım. Bu zihin ben değilim.” Ahmet Gürbüz de şiirsel bir şekilde, şöyle özetlemiş kendini bilme halini: ​“Bakma, bakmana bak ​ Görme, görmeni gör ​ Duyma, duymanı duy ​ Hissetme, hissetmeni gözlemle ​ Gözlemlemeni fark et ve kendini bil!” ​ ​Gözlemleyen Ben’i oluşturmak ve “ben” duygusunu gözlemlenen değil, gözlemleyen tarafta hissetmeye çalışmak tavsiye edilmektedir. Yapılması gereken, kişiliği daha pasif hale getirmek ve gerçek ben’in ön plana çıkmasına izin vermektir. Aynı zamanda, insanın tasarımını anlamak ve kullanma kılavuzunu dikkate almaktır.
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.