Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hazreti Mevlana ne güzel hikâye eder böyle haddini bilmez cüretkâr cahillerin hâllerini... Efendim hikâye bu ya, bir fare ile bir deve hemhâl olup birlikte yola revan olurlar. Fare bir punduna getirip devenin yularını eline alıp önden kurula kurula giderken deve de tabiatındaki yumuşaklık ve mülayimlik sebebiyle ses etmeden onunla yürümeye başlar. Şu minnacık fareciğin kalbi kırılmasın, kendini hor ve hakir hissetmesin diyedir devenin sesini çıkarmamasının asıl sebebi. Amma bizim farecik, devenin bu inceliğini anlamaktan uzak bir hoyratlık içindedir. Öyle ki koskoca devenin yularını tuttuğundan hemen gurura kapılır, "Ben ne adammışım!" diye içinden geçirir. Deve gibi boylu boslu, anlı şanlı bir hayvana kılavuzluk yaptığını düşünüp kibirleniverir. Lakin kendi cüssesine bakmak aklına bile gelmez. Deve, farenin gurura kapıldığını anlar ama ses etmez. Vakti zamanı gelince vereceği dersi biliyordur nasılsa. Derken efendim, az giderler uz giderler büyük bir ırmağın kıyısına varırlar. Irmak öyle büyük ve öyle derindir ki fare bir adım atamadan olduğu yerde durur, kaskatı kesilir. Eğer bir adım daha atsa bu büyük deryada kaybolmamak işten bile değildir. Farenin halini gören deve, fareciğe dersini vermenin zamanı geldi diye düşünür. "Ey yol arkadaşım, neden duruverdin, niye şaşırdın? Sen kılavuzsun, öncüsün. Irmağa er gibi ayak bas da geçiverelim karşıya!" der. Fare suyun büyüklüğü karşısında zaten ürkmüş bir hâlde, "Bu su pek derin, pek büyük, boğulmaktan korkuyorum." diye cevap verir. Deve ise, "Bir göreyim hele su ne kadar derinmiş." diyerek ayağını ırmağa atar. Suyun fazla derin olmadığını görür ve fareciğe, "Ey kör fare, su diz boyu kadar, neden korktun ki?" diye alayla çıkışır. Ahvalin vahametini anlayan ve boyunu aşan işin farkına varan fare "Sana karınca gelen bana ejderha. Dizden dize fark var, sana diz boyu ama benim boyumu yüz kat aşar." diyerek boynunu büker. Deve de, "Öyleyse bir daha küstahlık etme, kendin gibi farelerle boy ölçüş!" sözleriyle farenin dersini vermiş olur. Fare boyunun ölçüsünü alır, şimdi bin pişmanlık içinde ırmağı geçmenin telaşına düşmüştür. Deveye, "Tövbe ettim, pişmanım! Ne olur beni bu helak edici sudan geçir." diye yalvarmaya başlar. Devenin yufka yüreği dayanmaz farenin bu perişan haline. Hem farecik bin pişman olmuştur yaptığı densizliğe. Olgunluk gösterir, affeder fareciği, "Haydi hörgücüme tırman. Seni de senin gibi yüzlercesini de geçiririm." diyerek gönlünün genişliğine fareciği de sığdırır.
Sayfa 81
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.