Gönderi

Mustafa Hoca, hayal kırıklığına uğramamak için insanlara doğru düşünmenin öğretilmesini istiyor. Ve önüne çıkan herkese bunu anlatmak için çırpınıyor: Side'deki köylüye iyi yoğurt nasıl yapılır, onu tarif ediyor; ona sabit ısının bu problemde önemli bir etken olduğunu söylüyor. Okullarda matematik, fizik, kimya uygulamalarının yanı sıra ‘düşünme egzersizlerinin' de yaptırılmasını öğütlüyor. Mustafa Hoca'ya göre her şey öğretilebilirdi insanlara, icatlar bile öğretilebilirdi. İcat kursları açılır ve icadın prensipleri ve metotları anlatılabilirdi. Amex F. Osorn 'Applied Imagination'dan yani 'Uygulamalı Hayalgücü'nden söz ediyordu. 'Bir makalesinde Mustafa İnan soruyor: 'Akıl hareketlerimizin tek rehberi olabilir mi?' "İnsanların zihnî faaliyetleri geliştiği nispette içgüdüleri bir daralmaya uğramış, daha doğrusu geri itilmiştir. İnsanların ilk devrelerine ait içgüdülerinin çoğu bugün iz olarak mevcuttur." "İçgüdülerin geciktirilmesi ve aklın gelişmesi, ilim ve tekniğin doğmasına sebep olmuş, hayat mücadelesinde insan, eksik beden kabiliyeti ve silâhını aklı sayesinde temin ederek bugünkü seviyeye ulaşmıştır... İnsan önce etrafını ve bilhassa cansız âlemi inceleyerek ilimleri geliştirmiştir. Cansız âlemdeki bu gelişme yalnız aklın bir zaferi olmuştur. Ne yazık ki benzer gelişme manevi bilgiler alanında beklenildiği kadar olmamıştır. Bugün, biyoloji bile fizik kadar gelişmiş bir durumda değildir. Psikoloji ve sosyolojiye ait gelişmeler, diğer pozitif bilimler yanında çok geri durumdadır. İktisadî hayatla ilgili kanunlardan ancak pek azı bilinmektedir. Diğer sahalarda büyük zaferler kazanan insan zekâsı, bu sahada büyük yenilgiye uğramış ve zaafını kapatmak için çeşitli spekülasyonlara sapmak zorunda kalmıştır. İlim yoluyla çözemediği olaylar hakkında birtakım 'doktrin', 'prensip' ve kaideler koymaya kalkmıştır. Buna sebep aklın kendine has olan tembellik ve kolaya sapma temayülüdür. Zor gördüğü bilgi alanlarında yorulan aklın kurtuluşu ve ümidi basit olan prensiplerdir." Peki çözüm nedir? "Aklın yanında hikmet dediğimiz yüksek bilgi kabiliyetine de yer vermek lâzımdır. Hikmet, bu âlemin olaylarına, onun üstüne çıkarak mütevazi bir şekilde bakmak, aralarındaki iç ahengi sezmek, aşk ile realitenin derinliğine nüfuz etmektir. "Bu anlamda bir şair, bir hakim, bir mutasavvıf ve veli, âlimden çok derin olarak realiteye ulaşabilir. Kim iddia edebilir ki bugün Einstein, Mevlâna'dan daha çok tabiat sırlarına erişmiştir?" İnsanlara çok şey öğretmek gerekiyor. Bir Mustafa İnan herkese yetişebilir mi? İşte Hüseyin de büyüyor. Oysa onu ilk gördüğüm gün, "Sen büyüyecen de biz de görecez," demiştim. İşte büyüyor ve babasını bile dinlemiyor artık: İnşaat mühendisi olmayacakmış, makinelerden hoşlanıyor. Evdeki bütün âletleri kurcalıyor. "Bu işlere babamdan çok elim yatıyordu. Babam sadece bütün işlerin nasıl yapılacağını anlatırdı, bütün teorik esasları izah ederdi. İş pratiğe dökülünce yalnız bize emir verirdi ve bu emirlerin uygulanmasında küçük bir aksaklık olunca da sinirlenirdi. Onun aklından geçenleri sezemediğimiz için boyuna azar işitirdik. Evet eşya ve insan emir dinlemiyor çoğu zaman. Mustafa Hoca bu yüzden eşyaya da kızıyordu bazen. Bu söz dinlemeyen zararsız şeyleri, kendi deyimiyle 'kaldırıp atmak' gerekiyordu.
Sayfa 158Kitabı okudu
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.