Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu kitap hakkında söylemek istediğim çok şey var. Öncelikle yazara teşekkür etmek istiyorum. Uzun zamandır hiçbir kitap içimi bu kadar ısıtmamıştı. Zaten onun da amaçlarından biri buydu, kilometrelerce öteden yazılan bir kitabın kalbimizde varlığını hissettirmesi. Karakterler kitabın sonunda huzura kavuştuğu için mutluyum, benim de içim huzurla doldu. Sarah Jio'nun en sevdiğim özelliklerinden biri de bu, kitaplarının her zaman mutlu bitmesi. Onu okurken mutlu olacağını bilerek okuyor insan. Kitapta kitap sevgisinin, kitaplarının öneminin vurgusunun yapılması da çok sevdiğim noktalardandı. Okurken çok keyif aldım. Üniversite yıllarımda okumayı en sevdiğim yazarlardan birini bir yetişkin olarak okumak bana ayrı keyif veriyor. -İPUCU İÇERİR- Kitap, aslında iki bölümden oluşur. İlk bölüm günümüzü temsil eder ve Valentina'nın günümüzde yaşadıklarını anlatır. Diğer bölüm ise Eloise karakteri üzerinden geçmişi anlatmaktadır. Ben en çok Eloise kısmını okumayı sevdim. Eloise, düşük gelirli bir ailenin kızıdır ve bu hayatı tanıştığı insanlardan gizler. Bir gün çok zengin biriyle buluşacaktır. Ama adam bu buluşmayı unutur ve geldiğinde yanında iki kadın daha vardır. Eloise bunun üzerine ortamı terk eder ve çatı katına hava almaya çıkar ancak hava çok soğuktur. Orada Edward adlı biriyle tanışır ve ikisinin sohbeti çok güzel bir şekilde devam eder. Bunun üzerine tekrar buluşmaya karar verirler. Buluşma gerçekleştiğinde geleceğe dair konuşmaya başlarlar. Eloise kitapları çok sevmektedir ve ilerde bir kitapçı açmak hayalidir. Edward da bir tarlaya domates, biber ekmek istemektedir. O sırada Edward'ın telefonu çalar ve gitmek zorunda kalır. Eloise tekrar buluşma üzere ona bir not bırakır ama Edward'dan bir haber gelmez. Eloise'nin nasıl bir hayat sürdüğünü Frank adlı biri bilmektedir. Frank, Eloise'ye çok aşıktır. Onunla olmak için her şeyi yapar ve ona maddi, manevi her anlamda destek olmaktadır. Edward'dan haber alamayan Eloise, Frank ile iyice yakınlaşır. Bir gün Frank ile yemekteyken Edward'ı görür, o da başka bir kadınla yemeğe gelmiştir. O sırada Frank de Eloise'ye evlenme teklif etmiştir. Edward'ı o hâlde gören Eloise hem kızgınlık hem de kırgınlıkla Frank'ın teklifini kabul eder. İkisi Kaliforniya'ya taşınacaktır. Evlenecekleri gün Edward Eloise'ye ulaşır ve notun ona hiç ulaşmadığını söyler. Edward onunla yeniden denemek ister ama artık çok geçtir. Hem Eloise evlenmek üzeredir hem de hamiledir. Eloise, kalp kırıklığı ile Kaliforniya'ya dönecektir. Evlendiklerinde hiçbir şey eskisi gibi olmaz. O ayaklarını yerden kesen, onunla olmak için her şeyi yapan adamdan eser kalmamıştır. Eloise'ye ilgisi azalır, onun dediklerini önemsemez. Örneğin Eloise kitapçı açmak istediğini söyler ama Frank bunu onaylamaz. Eloise'nin en büyük hayalini bile önemsemez. Eloise bebeğini düşürür. Frank için bu ikinci trajedidir çünkü daha önce de evlenmiş ve bebeği ile eşini trafik kazasında kaybetmiştir. Arabayı süren de kendisidir. Frank bunu bile söylemez, Eloise sonradan öğrenir. Bu olaydan bir süre sonra ikisi tekrar yakınlık kurarlar ama aralarındaki yabancılık hissinin kaybolması ne yazık ki mümkün olmayacaktır. Eloise'nin isteklerine değer verilmemeye devam edilmektedir. Örneğin kızını Londra'ya götürmek ister ama Frank buna dahi karşı çıkar. Bu dönemde Eloise hamile kalır ve Valentina dünyaya gelir. Bir gün Eloise arabasını park ederken sorun yaşar ve Peter adlı biriyle tanışır. Adam ona numarasını verir. Eloise evli olduğu için görüşmek istemez. Eloise bir akşam, sanat yürüyüşüne gider. Orada Peter ile karşılaşır ve ayaküstü konuşurlar. Frank'e de bir tablo satın alır. Eve geldiğinde Frank çok sinirlidir. Eloise'yi takip ettirmiş ve onun Peter ile konuşurken ki fotoğraflarını çektirmiştir. Eloise ne açıklama yaptıysa da Frank ona inanmaz. Eşyalarını toplamasını ve bir süre Londra'ya gitmesini söyler. Elinden hiçbir şey gelmeyen Eloise, mecburen bu isteği kabul eder ve gider. Orada en iyi arkadaşı Millie ile olacaktır. Kızını çok özlese de onu telefonda konuşturmamaktadırlar. O da buna dayanamaz ve Kaliforniya'ya kızını görmek için döner. Ama Frank ve kızı taşınmıştır, yeni adreslerini öğrense de Frank görüşmelerine izin vermez. Frank sonrasında boşanma davası açar, hakimin tam velayet vermesi için de Eloise'nin onları terk edip gittiğini ve eğer ikisi görüşürse kızının bundan olumsuz etkileyeceğini öne sürer. Hakim bunu kabul eder ve ikisinin görüşmesi engellenmiş olur. Eloise en azından kızına bir sürü mektup yazar ama Frank bunların hiçbirini kızına vermez. Bu nedenle Valentina da yıllarca annesinin çekip gittiğini ve kendisine hiç ulaşmaya çalışmadığını düşünür. Eloise de kendi hayatına yönelir ve hayalini gerçekleştirir, kitapçıyı açar. Kitap Bahçesi adını verdiği bu kitapçı onun sığındığı tek limandır. Arkadaşı Millie de ona hep destek olur. Yaşlandığında ne yazık ki yumurtalık kanseri baş gösterir. Bu süreçte Edward ona tekrar ulaşır. Son günlerinde onun yanında olur. Valentina ise annesinin ölüm haberini aldıktan sonra Londra'ya gitmeye karar verir. Ona bir kitap evi kalmıştır. Hem üzgün hem de kızgındır. Orada annesi ona bazı ipuçları verir, bunlar Valentina'nın oraya alışmasını ve kendini anlamasını sağlamak içindir. Kitap evi de tehlike altındadır çünkü çok fazla borcu vardır. Eğer bu borçlar ödenmezse satılmak zorunda kalacaktır. Bu ipuçları yardımıyla Valentina annesinin yazdığı mektuplara ulaşır. Frank ölünce Frank'ın kardeşi mektupları Eloise'ye vermiştir, o da tekrar kızına teslim eder. Bunu teslim eden kişi de Edward'dır. Valentina, annesinin aslında Edward'a aşık olduğunu, babası ile mutlu evliliklerinin olmadığını, annesinin ona hep ulaşmaya çalıştığını, her gün yazdığını öğrenir. Annesi ile ilgili kafasındaki soru işaretleri gidince onu affeder ve huzura kavuşur. Kitabın sonunda Eloise'nin ölümü de huzurluydu çünkü kızının onu anlayacağını biliyordu. Bağışlarla ve Edward'ın yardımıyla kitap evi de kurtulmuştur. Valentina da kitap evine sürekli gelen Eric ile tanışır ve ikisi sevgili olurlar. BU KİTABIN BANA KAZANDIRDIĞI DÜŞÜNCELER: -Başta kim ayaklarını yerden kesiyor gibi gözükse de buna sakın inanma. İnsanlar maskelerini öyle güzel takıyor ki asla gerçek yüzlerini göremiyorsun. Çoğu insanın tüm ilgisi senin onunla olman garanti oluncaya kadar sürüyor. -Kitaplar, her zaman bizim en büyük dostumuz olacak. Bu nedenle kendimi kötü hissettiğimde de, mutlu olduğumda da onlara sığınmayı unutmayacağım. "Kendi dünyamız fırtınaya maruz kaldıysa bir kitap farklı bir dünyaya bir geçit oluyor. Sayfalar arasında saklanabilir, huzur bulmak ya da korunmak için orada durup dinlenebilirsiniz. En iyi yanı ne biliyor musunuz? İster yedi, ister altmış yedi yaşında olun, en sevdiğiniz kitabınız tıpkı eski bir dost gibi kollarını açmış sizi bekliyor.'' -Anne ve babamızın biz doğmadan önce bir hayatları vardı. Ve ne yazık ki biz çocukken bunları göremiyoruz. Sanki onlar da bizimle birlikte dünyaya gelmiş gibi hissediyoruz. Oysa onlar bizden çok önce varlardı ve belki de hiç değişmeyecek doğru ve yanlışlara sahiplerdi. "... birini gerçekte tanımadan tanımakla ilgili olan... Öyle doğru ki özellikle söz konusu ebeveynlerimizse. Biz doğmadan önce koca bir hayat yaşamışlar, kendi fırtınalarını atlatmışlar ama çocukken onları bu şekilde tanımıyoruz.'' -Hayatımızda acı her zaman olacak. Ama buna ne kadar odaklanırsak devam etmemiz de bir o kadar zordur. Biz üzülürken de güneş doğuyor ve batıyor, insanlar uyanıyor, yemek yiyor. Yani acı çekerken de hayat sürekliliğini devam ettiriyor. Bizler de bu sürekliliği sağlamalıyız. Her şey bizim elimizde aslında. Ya acı bizi ele geçirecek ya da biz onu. "Bu derin acı kalbimin sahibi olabilirdi ama onun beni yönetmesine izin vermek zorunda değildim. Kontrol edemediklerimi bir kenara bırakıp yapabildiklerime odaklanmayı öğrendim.'' -Kurduğumuz hayaller, çoğu zaman başka şekillerde ve başka kişilerle gerçekleşecek. Örneğin Eloise Kitap evi açacaktı, Edward da bahçelerinde domates ekecekti. Eloise, kitap evini açtı ama yanında Edward yoktu. Edward domateslerini bahçeye diktiğinde başkasıyla evliydi. Hayat çoğu zaman planladığımız ve düşlediğimiz şekilde ne yazık ki gitmeyecek. Ama bir şekilde ilerleyecek. -Yaşımız ilerledikçe başkalarına fikir sormak yerine kendi kararlarımızı alabiliyoruz. Daha küçükken illa başkalarının da onayını almaya çalışırken yaşımız ilerlediğinde kendi kalbimizin ve mantığımızın onayını almak isteyeceğiz. "Sanırım yaş almanın en güzel yanı bu. İçgüdülerimizi dinlemeyi öğreniyoruz." -Kitap Bahçesi, duyduğum en güzel isimlerden biri. Keşke Instagram hesabımın adını daha önceden bunu yapsaydım. -Hikâyelerin ve kişilerin pek çok yüzü var. Sakın birine odaklanıp ben o hikâyeyi zaten biliyorum ya da ben o kişiyi çok iyi tanıyorum deme. Yanılırsın. Sarah Jio sana ne kadar teşekkür etsem az. Seni okumayı her zaman seveceğim.
Londra'dan Sevgilerle
Londra'dan SevgilerleSarah Jio · Epsilon Yayınevi · 20221,470 okunma
·
235 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.