Gönderi

384 syf.
·
Not rated
·
Read in 21 days
Eser, futbol kültürü konusunda bir nevi bir kült haline dönmüş bir araştırma, gazetecilik ve deneme türlerini harmanlayan kurgu dışı bir çalışma. Eseri 9 aylık bir zaman diliminde 22 ülkeyi gezerek gittiği yerlerde hem futbolla hem de futbolun etkilediği ve etkilendiği başta politika gibi çeşitli alanlardaki çeşitli kişilerle yaptığı görüşmeler sonucunda oluşturmuş Simon Kuper. 1969 doğumlu olan Simon Kuper eseri 1994 yılında tamamlamış ve ilk baskısı da İngilizce'de "Football Against The Enemy" ismiyle yayımlanmış. Yaklaşık 24 yaşında bu eseri tamamlayan Kuper'in başarısı gerçekten takdire şayan. İlk baskısından itibaren çok tartışılan ve çok ses getiren eserlerin başında geliyor kitap. Türkçe'ye çevirisi 1996 yılında gerçekleşmiş ve aslına sadık olmayan özgün bir çeviriyi başlıkta görmek mümkün. Futbol asla sadece futbol değildir ifadesi kitapta birkaç paragrafta geçiyor ve bu yüzden kitabın başlığı olarak tercih edilmesi açıkçası bence tuhaf olmamış. Aksine kitabın meramını ifade eden çarpıcı bir başlık olmuş. Eserin meramını anlatan en çarpıcı alıntılardan bir tanesi 22. sayfada şu cümlelerle ifade edilmiş Kuper tarafından: "Bir oyun milyarlarca insan için önemli olduğu takdirde sadece bir oyun olmaktan çıkar. Futbol asla sadece futbol değildir: Futbol savaşlar çıkmasına ve devrimler yapılmasına neden olur, mafyayı ve diktatörleri âdeta büyüler." Yazarın da ifade etmiş olduğu üzere futbol yeryüzünde artık sadece bir oyun değildir. Etkisi bunun çok ötesindedir çünkü bugün stadyumlar en ağır sansürün uygulandığı ülkelerde dahi büyük bir ifade alanıdır. Bunu sadece bir oyun olan sıradan bir sporun yapamayacağı aşikârdır. Futbolun dönüştürücü gücünün ne denli çarpıcı olduğunun farkına varmak için yazarın 361 ve 362. sayfalarda yer alan şu satırlarına bakmak çok verimli olacaktır: "2001 sonbaharında, İran'ın yine Dünya Kupası'na katılacağı umuduyla sokak partileri devam ediyordu. Önceleri taraftarlar, sadece milliyetçilik duygularını dile getiriyor gibi görünüyordu ama bazı kentlerde hava birden değişti. Taraftarlar, "Mollalara ölüm" sloganları atarak devlet bankalarına ve diğer kamu kuruluşlarına saldırdılar. Sürgündeki monarşiyi destekleyen sloganlar da atlıyordu. Birkaç gece içinde yüzlerce, hatta belki binlerce insan tutuklandı. İran'ın Dünya Kupası'na katılmak için sadece, küçük bir ülke olan Bahreyn'i yenmesi gerekiyordu. Bu da sokak partileri ve gösterilerinin haftalarca devam edeceği anlamına geliyordu. Bu yüzden İran maçı 3-1 kaybedince Tahran'da, mollaların oyunculara maçı kaybetmeleri yolunda baskı yapıldığı söylentisi yayıldı. Bu doğruysa dünyada ilk defa bir siyasi rejim, kendi ulusal takımının başarısız olmasını istemiş demektir. O dönemde neler yaşandığı kimse bilmiyor ama İran forvetleri gol atmak için o kadar isteksiz görünüyorlardı ki sonunda maçı anlatan İranlı televizyon spikeri bile, "Neden hiçbiri kaleye şut çekmiyor," demek zorunda kaldı. Hükümetin oyunculara yenilmelerini emrettiğine inanan birkaç bin kişi maçtan sonra polisle çatıştı." Alıntıdan da çıkarım yapılacağı üzere dünyanın her yerinde futbolun etkisi belirgindir ve bu etki o kadar çoktur ki bu yüzden futbolun etkisini dizginlemek için veya onu lehte kullanmak için egemenler tarafından birçok eylem gerçekleştirilmiştir. Örneğin 1976 yılındaki askerî darbe neticesinde Arjantin'de yönetimi ele geçiren generaller bir meşruiyet krizi yaşadıklarından ötürü 1978 yılındaki Dünya Kupası'nı bu açmazı çözmek için bir nevi "gösteriye" dönüştürmüşlerdir. Tarihin en tartışmalı Dünya Kupası şampiyonluklarının başında gelen bu "zafer" o dönemki cunta için bir süreliğine bir çare olmuştur. Böyle dememin sebebi 268. sayfadaki şu alıntıyla berraklaşacaktır: "Arjantin ikinci turda Peru'yla karşılaşacaktı ve finale çıkabilmek için Peru'yu en az 4-0 yenmek zorundaydı. Bu da mümkün değil gibi görünüyordu çünkü Peru iyi bir takımdı ve Ally Macleod yönetimindeki İskoçya Milli Takımı, bunu onlarla oynadığı maçta görmüştü. Öte yandan Arjantin Dünya Kupası'nı kazanmak zorundaydı ve para sıkıntısı çeken Perulu generaller dost bir "cuntaya" yardım etmeye hazırdılar. Her şeyi Lacoste ayarladı. Arjantin, Peru'ya bedelsiz olarak 35.000 ton tahıl ve büyük olasılıkla bol miktarda silah gönderdi. Bu arada Arjantin Merkez Bankası da dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık krediyi, Peru'ya ödenmek üzere serbest bıraktı. Arjantin çalıştırıcısı Cesar Luis Menotti, maçtan önce yaptığı konuşmaya kalecisiyle yedek oyuncularını almadı. Sonuçta Arjantin, Peru'yu 6-0 yendi ve finale kalmayı başardı. Bu, belki de şimdiye kadar rüşvetle elde edilen ilk Dünya Kupası finali olabilir." Sözümü daha fazla uzatmak istemiyorum ama son olarak şunu demek isterim ki bu kitabı okuyan kişi futbolla politikanın kimi yerde belirgin kimi yerde de örtülü ama hep daima var olan ilişkisine dünyanın çeşitli yerlerindeki örneklerle tanık olacaktır. Ardından farkına varacaktır ki Real Madrid gibi büyük kulüpleri "büyük" yapan şeyin sadece sportif başarılar olmadığının. Herkese iyi okumalar dilerim.
Futbol Asla Sadece Futbol Değildir
Futbol Asla Sadece Futbol DeğildirSimon Kuper · İthaki Yayınları · 2022199 okunma
·
1 plus 1
·
2,744 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.