Gönderi

172 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu kitap ile ilgili düşüncelerim çok karışık, bir türlü toparlayamıyorum. Ancak her şeye rağmen, incelenmeye değer bir kitap olduğunu düşünmek istiyorum. Öncelikle kitabı anlatmakla başlayayım. Kitabı okumayanlar, okumasın. !!Spoiler uyarısı!! Kitap, Alex adlı karakterin ağzından aktarılıyor bize. Alex'in, henüz on beş yaşında bir genç iken arkadaşlarıyla geceleri nasıl terör estirdiğini okuyoruz. Gerçekten yüreğimin kaldırmadığı yerlerdi bunlar, bahsetmek bile istemiyorum o yüzden. Alex, oldukça haşarı bir çocuk, kendisini de bu arkadaş grubunun lideri olarak görmekte. Ancak durum hiç de öyle değil... Her neyse, yine bir gece Alex arkadaşlarıyla terör estirmeye çıkıyor, yaşlı bir kadının evine sırf arkadaşlarına kendini ıspatlamak için yalnız başına giriyor ve yanlışlıkla onu öldürüyor. Bu sırada da polislere yakalanıyor. Tekrar spoiler uyarısı vereyim , okumayanlar okumasın lütfen. Polise yakalanıyor ve on dört yıl ceza alıyor. Biz bunun üzerinden iki yıl geçmişken tekrar hikâyeye dahil oluyoruz. Şimdi Alex on yedi yaşında ve hapishanede korkunç bir ortamda. Her neyse, hapishanede bir olay çıkıyor ve bunun üzerine Alex, hapishanedeki suçluları ıslah etmek amacıyla uygulanan bir programa seçiliyor. Bu programda, Pavlov'un deneyine benzer bir yöntemle Alex'e şiddet, tecavüz içeren filmler izleterek bu sırada acı çekmesini sağlıyorlar ve onu bu şekilde ıslah etmeye çalışıyorlar. Başarılı da oluyorlar. Asıl soru ile, kitabın felsefi sorunsalı ile burada karşılaşıyoruz işte. Zoraki erdem, erdem midir? Yazar bize tam olarak bunu soruyor ve bir bakıma cevaplıyor da zaten. Zoraki erdem, erdem değildir. İnsanı insan yapan, seçme hakkı, özgürlüğüdür. Kitaptan paylaştığım bir alıntı vardı. Tam olarak yazarın duruşunu ve kitabı özetleyen bu cümleyi tekrar hatırlayalım: "Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka bir şey yapamıyorum..." Yazar, kendini bu esere bu şekilde dahil etmiş. Sorduğu sorunun da cevabını böyle vermiş. Ben, çok utanarak söylüyorum ki Alex'in hareketlerinden nefret etsem de galiba onu biraz sevdim ve bu haşarı çocuğun sonrasında başına gelenlere çok azıcık da olsa üzülmüş bile olabilirim. Bu incelemeyi yazmaya başlayalı neredeyse bir hafta oldu ve son kısmını şu anda yazıyorum ama hâlâ karmakarışık düşüncelerim. Bu kitabın üzerinde daha çok düşüneceğim büyük ihtimalle. Şunu çok net söyleyebilirim ki gerçekten beğendiğim bir kitap oldu kendisi. Bu sene okuduklarım içinde en beğendiğim, 1984'ten sonra ikinci kitap.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992,5bin okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.