Hindistan’dan, Kafkaslara, Suriye, Irak’tan İzmir’e kadar Ortadoğu ve Güney Asya Coğrafyası’nın önemli bir bölümünü acımasız, kan, gözyaşıyla dolu savaşlarda askeri dehası sayesinde fetheden, dönemin en güçlü ordusuna sahip Beyazıt’ı büyük bozguna uğratan büyük Türk imparatoru’nun aynı zamanda nazik, sanata ve toplumsal yaşama, erdeme önem veren bir kişiliğinin de anlatıldığı kitapta, 14. Yüzyıla damgasını vuran bir tarihsel dönemeç açık ve net şekilde aktarılmaktadır. Bu arada Ankara Savaşından galip çıksa da Yıldırım Beyazıt’a esir düştüğü zaman ve ölünceye kadar büyük saygı duymuştur. Yeni çıktığı bir savaştan hemen sonra bir konuşmasında “ Allah benim acıma duygumu söküp aldı” diyerek önemli bir itirafta bulunan yenilgi nedir bilmeyen Timurlenk’in her ne kadar asıl amacının İslamiyet’in yayılması ve cihat gibi görünse de birkaç münferit saldırı dışında gayri müslim ülkelere savaş açmadığı gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Beni en çok etkileyen ise İran’da yetişen, İran kültürüyle harmanlanan Timurun İmparatorluğu döneminde , İranlı kadınların aksine Türk Kadının özgür bir şekilde yaşamın içinde olması, kendini özgür şekilde ifade etmesi, Türk Kültüründe kadının ne kadar değerli olduğunun da bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve bundan 500 yıl kadar sonra da Türk Kadının yeri, Daimi Önderimiz tarafından yasal düzenlemelerle de açıkça ortaya koyulmuştur. Her ne kadar İslamiyet’in katı kurallarına sıkı sıkı bağlı gibi görünse de Şamanizm’in de etkisinde kaldığı görülmektedir. Belki de en önemlisi kılıcını kuşanarak fethettiği bu uçsuz bucaksız topraklar, zaferler, ganimetlere rağmen derin bir mutsuzluk içinde olan Türk Lideri’nin yaşamının daha çok incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Naçizane değerli 1000 kitap okurlarına bu kıymetli eserin okunmasını öneriyorum…

TimurlenkJean Paul Roux · Dergâh Yayınları · 202226 okunma

·

88 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Gökhan Taşpınar