Gönderi

Televizyonda bir yemek programı vardı, sağ alt köşede adı şu şekilde yazılmıştı: Damatlar Mutfakta. Belli ki kayınbabaları da sofradaydı.Beş adam bir sofranın başında oturmuş, günün damadı olan esmer adayın pişirdiği pirzolayı tartışıyordu.Sofranın başında așina olduğum bir yüz vardı, normalde akşam haberlerini sunan ünlü bir spiker. Masanın başında, spikerin hemen yanında oturan kayınbaba,sanırım sofranın sahibi de oydu, "Peki, Ismail Bey, pirzolanın tam olarak nesini beğenmediniz?" diye sordu agresif bir sesle.Hitap etiği adam pala bıyıklı, kısa boylu, oldukça kilolu, esmer bir abiydi.Saçları dökülmüştü, yüzünün her zerresiyle somurtmaya ant içmiş gibi bakıyordu."Valla Kadir Bey, kaç dakika mühürlendi bu pirzola?" Kadir Bey boğazını temizledi. "Bir dakika. Ne olmuş?" "Kaç dakikada pişti?" "On beş dakika! Az mı pişmiş?" "Başında durdunuz mu?" Kadir Bey bu soruyu beklemiyor olacak ki, yüzünden bir şaşkınlık ifadesi geçti. "Nasıl yani?" "Başını diyorum, beklediniz mi? Sürelerden emin misiniz?" "Evet, yanlarında yattım yemeyip! Ne diyorsunuz, Ismail Bey?" "Bu et en az üç dakika mühürlenmiş, yarım saat de pişmiş!Utanmıyor musunuz yalan dolan konuşmaya! O kadar sert ki,bir dişim kırıldı!" "Tüh ki ne tüh! Ağzınızda kalan son diş de düştü demek!"Bu garip atişma devam ederken gülüşümü artık kontrol edemiyordum.Bu, kontrol edemediğim bir şok ânı gibiydi.Gülüşüm kahkahadan çok mekanik bir hareketi andırıyor olmalıydı. Gözümden yaş gelene kadar öyle çok güldüm ki babam endişelenip elini omzuma koydu. "iyiyim," demeyi başardım. "Bugün sinirlerim bozuldu biraz." "Kemal sana bir yeşil çay yapsın." Bu ,sinirlerimi daha da gevsetti ve kahkaham iyice rayından çıktı.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.