Gönderi

Haram Sevdânın azabı, dünyadaki elemiyle başlar;
İnsan muhabbetini mahlûkata, mecazî sevgililere sarf ettiği için, peşinen cezasını görüyor. Mevcudat üzerindeki fena ve zeval damgası, bunların sevgiye layık olmadıklarının en büyük ispatıdır. İnsanın sevdiği her şey fani olduğu için ölümle ayrılıp gidiyor; bu da seven kişide çok ciddi bir ayrılık acısına dönüşüyor. O aşktaki cüz’î lezzete karşılık ölümle gelen ayrılıkta bin katı acı ve azap çekiyor. Üstad Hazretlerinin “firak eleminden” kast ettiği mana budur. Sevdiğinden karşılık görmemek de insana için büyük bir acı verir ve azap çektirir. Kara sevda deyip türküler yazılması bu azabın bir terennümüdür. Sevgisine karşılık göremediği için intihar eden çok insanlar vardır, ama Allah sevgisinden intihar eden yoktur. İşte karşılık görmeme de insanın kalbini gayr-i meşru şeylere sarf etmesinin bir neticesi ve cezasıdır. Helal sevmekte bu azapların hiçbirisi yoktur. Zira helal sevmek kalp ile Allah’ın buluşması demektir. Yani kalbinde Allah sevgisi yerleşmiş birisi hiçbir zaman mahlûkatı ve mevcudatı bizatihi sevmez, ancak vesile ve vasıta olarak sever. Mesela, baba evladını Allah’ın bir hediyesi ve emaneti olarak sever ve şefkat eder. Aslında evladını değil evlat aynasında Allah’ı sever. Hanımını Allah’ın bir emaneti ve cennette ebedî bir arkadaşı olarak sever. Malını Allah yolunda cihad etmek için sever. Bu sevmek de Allah hesabınadır... Helal sevmekte firak elemi olmaz, zira arkası kesilmiyor. Daimî bir memlekete, ebedî bir hayat için gidiyor. Mesela, gençliğimiz elimizden gitse de cennette ebedî bir gençlik verileceği için firakı azap vermez. Ama mecazî sevenlerde bu mâna olmadığı için, firakı tam hisseder ve elem çeker. | Sorularla Risale google.com/amp/s/sorularla...
·
105 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.