Gönderi

Aynı müdavimlerin tekerrür eden tuhaflıklarının yaşandığı bir gün daha sona ermiş ve akşam olmuştu. Gerhard ve ben akşam saat 8 gibi kafeden ayrılıp, evin yolunu tuttuk. Gerhard, 16. Viyana’da bahçeli bir apartmanda oturuyordu. Eve vardığımızda, ben çaktırmadan bahçeye ve apartmanın etrafına bakmıştım. Biraz gergindim. Postmodern bir jübile için ileri geri sayım başlamıştı. Evin içine girdik. İçeride inanılmaz ancak duyulabilir ağır bir koku vardı. Kedi öleli neredeyse bir hafta olmuştu. Gerhard, kediyi renkli bir masa örtüsüne sarmış ve küçük balkonunda muhafaza ediyordu. Gerhard’ın evi tam bir berduş eviydi. Yerde boş şarap şişeleri, masanın üstünde üzerinde yemek artıkları kurumuş tabaklar vardı. Balkonda renkli masa örtüsüne sarılmış bir kedi leşi evi postmodern bir sanat galerisine çevirmişti. Ev, çağa uygun bir bienale sahiplik yapıyordu. Artık iki yılda bir değil; her yıl, her ay, her gün, her saat, her dakika, her saniye, her salise evde rûhî bir bienal sergilenecekti. Gerhard, balkonda, içinde kedi leşinin olduğu renkli örtüyü benzi sararmış bir şekilde bana gösterdi. Örtüye doğru yaklaştım ve örtüyü hafifçe açtım. Ka’nın ölümü tatmış bedenine kısaca baktım. Tekrar odaya girip, odanın kenarında duran eski bir sandalyeye oturdum. Gerhard, yine ağlamaklı bir şekilde Ka’dan bahsetti. Ka, dişi bir kediydi. Ona tam 13 yıl yoldaşlık etmişti. Ka henüz yavru iken, onu sokaktan nasıl aldığını, nasıl beslediğini ve beraber geçirdiği günlerini anlattı Gerhard. Vaktin biraz daha geçmesini bekledik. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Dışarıya bir göz atıp, artık gömebileceğimizi söyledim. Gerhard, tamam diyerek bir gün evvelden hazırladığı kazma ve küreği gösterdi. Balkondan da, bahçede tam olarak nereyi kazacağımızı gösterdi. Kazma ve küreği aldım. Gerhard da, Ka’nın leşini kucakladı. Ka ona göre bir leş değil, ceset idi. Ka’nın cesedini kucakladı ve sessizce dışarı çıktık. Sağa sola tekrar bakındık. Gerhard, Ka’nın cesedini yere koydu. Ben de hafifçe kazmaya başladım. Keşke onu çöle gömebilseydik, belki de çöle gömülen ceset çürümezdi. Toprağı yaklaşık yarım metre kazdıktan sonra; zayıfı daha güçlü olanın elinden kurtaramayan, açlara ekmek, çıplaklara giysi veremeyen, sandalı olmayanları karşıya geçiremeyen ancak; hırsızlık yapmayan, komşusuna hıyanet etmeyen, gasp etmeyen, cinayet işlemeyen, yalan ve kötü söz söylemeyen, dolandırıcılık ve dedikodu yapmayan Ka’nın cesedini, kazmış olduğum çukura koydum ve hemen üzerine toprak atmaya başladım. Yeraltı dünyası, dönüşü olmayan bir dünyadır. Yerine bir başkasını koymadıkça, hiç kimse ölüler dünyasından çıkamaz. Kendi yerine adam bulmak için, belki de Ka bir gün yeryüzüne döner ve birilerini bulur. Belki de o bulacağı biri Gerhard olur.
·
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.