Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İtilaf Kuvvetleri'nin diğer önemli bir hatası ise Liman von Sanders'in de değerlendirdiği gibi; Çanakkale'ye büyük bir çıkarma hareketi yapıp, aynı zamanda veya çıkarmadan önce donanma ile Boğazı zorlamaya çalışmamış olmalarıdır.5 Bu görüşü, İngiliz Generali Aspinali Oglander de yazdığı "Çanakkale Muharebeleri" kitabında ifade etmektedir: "Eğer Nisan ayında kara ve deniz harekâtı müşterek olarak yapılsaydı başarılı sonuçlar alınabilirdi." Tuğgeneral Oglander Çanakkale savaşlarında bulunmuştur. Daha sonra da Çanakkale savaşlarının "resmi tarihini" yazmak üzere İngiliz Hükümeti tarafından görevlendirilmiştir. 1932 yılında Türkçeye çevrilen kitap Atatürk'ün kitaplığında bulunmakta olup, Atatürk tarafından da okunmuştur. Kitabın birinci sayfasında yer alan sözler ise şöyledir: "Büyük bir kumandan, asil bir düşman ve âlicenap bir dost şerefine; Türkiye Cumhur Reisi Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine, Haşmetli İngiltere Kralı'nın hükümeti tarafından takdim kılınmıştır." İtilaf Kuvvetleri'nin elbette Çanakkale'de başarılı olamamalarının bir nedeni de, orada karşılarına "asil bir düşmanın" çıkmış olmasıdır. İtilaf Kuvvetleri başarılı olsaydı ne olurdu? Alman Ordularının Kurmay Başkanı General Ludendorff, bu soruyu şöyle cevaplamaktadır: "Eğer düşman donanması boğazları işgal edip Karadeniz'e hâkim olsalardı, Rusya muhtaç olduğu mühimmat ile teçhiz edilecekti. O zaman Almanya'nın doğusundaki muharebeler bizim için çok vahim bir şekil alacaktı. İtilaf Devletleri Güney Rusya ve Romanya'daki zahire ambarlarından istifade edeceklerdi. Romanya Krallığı daha evvel harbe girecekti." Oglander da Çanakkale Savaşı ile hedeflenen amaçları şöyle ortaya koymaktadır: "Türkiye'yi imha etmek, Rusya'nın imdadına gitmek ve Balkan devletlerini İtilaf Devletleri'nin etrafında toplamak için doğuda kuvvetli bir darbe vurmak…" Ama Çanakkale'de İtilaf Devletleri başarılı olamadı. Bu başarısızlığın sonuçları ne oldu? Ernst Jaeckh bir Almandı. Çanakkale'de Mustafa Kemal'i ziyaret ettiğinde onun çok zayıf düştüğünü görmüş ve o hali karşısında dehşete düşmüştü. Ama Mustafa Kemal'in zihni her zamanki gibi işliyordu. Askerlik konularında konuşmaya başlamışlardı. Mustafa Kemal kazanılan zaferin kesinliğine inanmanın kendi kendini aldatmak olduğuna inanıyordu. Deniz kuvvetlerinin can alıcı önemine inanıyordu. Mustafa Kemal sözlerine şöyle devam etmişti: "Karada kıstırılmış durumdayız, tıpkı Ruslar gibi. Boğazları ve Çanakkale'yi tıkamakla Rusları Karadeniz'in içine kapamış oldum ve eninde sonunda çökmeye mahkûm ettim. Çünkü böylece müttefikleriyle bağlarını kesmiş oldum. Ama biz de çökmeye mahkûmuz, hem de aynı nedenden. Gerçi Akdeniz'in, Kızıldeniz'in ve Hint Okyanusu'nun eteklerindeyiz ama herhangi bir okyanusa açılamıyoruz. Deniz kuvvetinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı, kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı hiçbir zaman savunamayız." Mustafa Kemal'in iki öngörüsü de doğru çıktı. 7 Kasım 1917'de Rusya'da Bolşevikler yaptıkları ihtilal ile iktidara geldiler. 30 Ekim 1918'de Osmanlı İmparatorluğu Mondros Mütarekesi'ni imzaladı.
Sayfa 67 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.