Gönderi

Damdan düşeni damdan düşen anlar...
Irvin Yalom'un seneler önce Irene adında bir danışanı olur. Irene'in kocası ileri evre kanser hastasıdır ve ilk seanslarından yalnızca birkaç hafta sonra ölür. Seanslarda hep mesafeli ve kapalı duran Irene, yaşadığı kederin terapisti tarafından anlaşılmadığını hisseder ve Yalom'a karşı gün geçtikçe güçlenen bir öfke beslemeye başlar. Hatta bir seansta öfkesini, "Ne yaşadığımı tahmin edemezsin. Senin başına hiç böyle bir şey gelmemiş," diyerek dile de getirir. Arka arkaya Yalom'un damarına o kadar sert basar ki sonunda Yalom da kendini tutamaz ve danışanına meydan okur. "Yani yas tutanlara sadece yas tutanlar mı yardım edebilir?" "Evet," der tüm sakinliğiyle Irene, "çünkü yalnızca yaşayan anlar." "O zaman, bağımlıları da sadece bağımlılar tedavi edebilir, öyle mi? Ya da depresyonu tedavi etmek için depresif olmak gerekir. Peki, o zaman şizofreniyi şizofrenlerin tedavi etmesine ne diyorsun?" Buna benzer meydan okuma diyalogları, birbirlerini ikna etme çabaları aylarca sürer. Sonunda bir bağ kurarlar fakat ne Irene'in öfkesinin dinmesi, ne de Yalom'un kibrini bırakması kolay olur. Yıllar sonra Yalom, eşi Marilyn'in ölümüyle birlikte Irene'in yaşadığı süreci birinci elden tecrübe eder. Ve birkaç ay sonra defterine bir iç hesaplaşma mahiyetinde şu satırları yazar: "Irene, sanırım haklıydın. Kibirli ve rahat olduğumu söylemiştin ve haklıydın. Seninle şimdi, Marilyn'in ölümünü deneyimledikten sonra çalışmaya başlamış olsaydım eminim yapacağımız çalışma çok farklı ve daha iyi olurdu. Neyi farklı yapacağımı ya da ne söyleyeceğimi tam olarak bilmiyorum ama seni farklı bir şekilde tecrübe edeceğimi ve seninle olmanın daha samimi ve faydalı bir yolunu bulacağımı biliyorum." youtu.be/vpUaxN_4p2w?si=...
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.