Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

261 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
"Canavarı gebert! Gırtlağını kes! Kanını dök!"
(DİKKAT SPOİLER İÇEREBİLİR) Sineklerin Tanrısı... 20. yüzyılda savaştan kurtulamayan dünyanın bir devleti olan İngiltere'nin bir politika doğrultusunda 6-12 yaş arasında yer alan çocukları bir uçağa yerleştirip güvenli bölgeye seyahatini amaçlayan ancak uçağın saldırıya uğrayıp cennet gibi bir adaya düşmesini anlatan modern bir alegorik eser. Daha sonrasında bu adanın nasıl bir cehenneme çevrildiği, insanlığın kendisiyle yüzleştiği ve "Her insanın içinde kötülük küçüklükten gelir" tezinin vücut bulmuş hâli olan bu eserde basit bir olay örgüsüne işlenmiş derin karakterler eserin güzelliğini ortaya koymaktadır. Kitapta dört belirgin karakterden söz edebiliriz. Ralph, Simon, Jack ve gerçek adını hiç bilemediğimiz Domuzcuk. Olaylar Ralph ve Domuzcuk adındaki çocukların tanışması ile başlar. Ralph 12 yaşında, güçlü, sarı saçlı, kurşuni renkli güzel bir gömlek giyen ve liderlik vasfını adaya ayak attığı anda hissettirmeye başlayan cesur yürekli bir çocuktur. Yanındaki Domuzcuk ise şişman, nefes darlığı olan ve yüksek miyopiye sahip bir çocuktur. Aklın ve sağduyunun adeta adada vücut bulmuş hâlidir. Domuzcuk'un teklifi ile bir toplantı yapılmasını ve bu adada kararlar alınmasını, yol haritası çizilmesi gerektiğini savunan ve adada yetişkin gibi düşünen tek çocuktur. Fiziksel özelliklerinden dolayı sürekli dalga geçilen bu çocuk adeta entelektüellere özgü tavırlarıyla ve sözleriyle adeta 'medeniyet' temsilcisi olarak gözler önüne serilmektedir. Romanın bir diğer baş karakteri olan Jack Merridew ise dini ilahiler söyleyen Hristiyan bir koronun lideridir. Koroya özgü giyim tazlarıyla beraber bir grup çocukla adaya gelmiştir. Jack giyim tarzında bile liderlik vasfına sahip bir çocuktur. Uzun boylu, sıska, çilli bir yüze sahiptir. Eserin başında oldukça uysal olan bu çocuk ilerleyen sayfalarda bu uysallığından tek bir iz bile bırakmaz. Jack ve korodaki çocuklar arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır. Jack, bu grubun lideridir; korodakilerin oturup kalkmalarına, düzeni bozmamalarına kadar tüm hareketlerinden sorumludur. Ralph ile ilk karşılaştıklarında ilk kıvılcım Domuzcuk ve Jack arasında oluşmuştur. İlk gördüğü anda Jack, Domuzcuk'u aşağılık bir yaratık, pis bir şişko olarak görmüştür. Hatta yanındaki tüm çocukları da organize ederek bir halka etrafında Domuzcuk ile dalga geçmiştir. Jack saf kötülüğü temsil eden bir tip değildir, bir karakterdir. Karakterlerin en belirgin özelliği belli bir toplumsal sınıfı veya düşünceyi temsil etmezler, kendi yol haritalarını oluştururlar ve iyiliği de kötülüğü de içinde barındırırlar. Jack eserin başında Ralph ile ortak karar alması, adayı beraber keşfetmeleri yönüyle içinde az da olsa iyi niyet barındırır. Jack'in içini kemiren en büyük tutkular liderlik ve bir canlıyı öldürme merakıdır. İki tutku Jack'in içindeki karanlık yönü, despotluğu ve diktatörlüğe varan korkunç egosunu salmıştır. Adada gezen yaban domuzlarını avlamak Jack için başlarda tedirginlik yaratsa da, daha sonraki zamanlarda avladığı küçük bir domuzla adeta içindeki karanlığı yavaş yavaş salmaya başlamıştır. Gaddarlığa varan hareketlere sebep olmuştur. Domuzcuk'un gözlüğünü kırmak, ateşi Ralph ve grubundan almak, çocuklara karşı acımasızca hareketlerde bulunmak Jack'in gözünü döndürmüştür. Jack, adadaki mutlak otorite olmak istemiştir. Bu otoritedeki en büyük rakibi ise kesinlikle Ralph'tir. Ralph şeytanminaresi adlı ışıltılı bir denizkabuğunu üfleyerek toplantılar yapmakta ve herkese eşit şekilde söz hakkı vermeye çalışmaktadır. Şeytanminaresi kimdeyse söz hakkı onundur. Ama Jack Merridew bundan aşırı şekilde rahatsızlık duymaktadır. Her söz hakkının kendisine ait olmasını istemektedir. Şeytanminaresi ile söz hakkı almayı kısa süre sonra saçma bulup eline şeytanminaresi almadan konuşmaya başlamıştır. Ralph demokrasinin sembolü olurken Jack de tamamen otoritenin, diktatörlüğün sembolü olmuştur. Avcılık ve ateş... Aslında kitabın iki ana noktası. Ralph ve Jack için en önemli iki unsur. İki vazgeçilmez öge ve bu ögelerden dolayı çocuklarda oluşan boşluk duygusu. Simon'ın ölü bir domuzun kafatasıyla konuşması ve kafatasının kendini Sineklerin Tanrısı olarak tanıtması esere adını veren en önemli unsur olarak göze çarpmaktadır. Saf kötülüğün en büyük temsilcisi olarak göze çarpan diğer bir unsur. Adadaki kötülüğün, vahşiliğin en temel kaynağı olduğunu dile getirmektedir. Simon da bunu dile getirirken bu yolda harcanan ve fedakarlığı tamamen hatırlatan bir tip. Kitabın bence en önemli mesajı kötülüğün en temel kaynağının insanın içinde gizlendiğiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Doğanın en büyük şeytanı yine insandır. Bunu da adanın yakılışı ile görmekteyiz. Kitabın son bölümünde İngiliz kruvazöründen bir subayın adaya adım atarak Ralph ve diğer çocukları bulması ile başlar. Daha sonra çocuklar subayın sorduğu "Adada herkes tam mı?" sorusuyla yitip giden iki canı acı bir şekilde hatırlatmıştır.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,6bin okunma
·
163 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.