Gönderi

Zıkkımın Kökü
Sene 97 veya 98. Seneden tam emin değilim ama bu iki yıldan birisi olduğuna eminim çünkü henüz ilkokula gidiyorum. Yaz tatilinin son günleri. Ağustos sıcağının beyninize işlediği günlerden birinde evde oturmaktan sıkılmış bir halde, elimde kumanda, emektar televizyonun karşısında vakit öldürüyorum. Belki bir Kemal Sunal, Sadri Alışık veya Zeki - Metin filmine rastlarım diye kanalları hızlı hızlı dolaşıyorum. Zaten 20 25 kanal var yok televizyonda. Dakikada 3 tur atıp duruyorum ilk kanal ile son kanal arasında. İlk kanal tabii ki TRT. İkinci kanal ise TRT 2. Bıkmış bir halde 500. turu atarken, ikinci kanalda yeni başladığını anladığım bir filme rast geliyorum. Ekranda jenerik akıyor, tam rastladığım noktada üstte "Eser" altta ise "MUZAFFER İZGÜ" yazıyor. Bazı çocuk kitaplarını okuduğum için tanıdığım bir yazarın eserini izleyecek olmanın verdiği keyifle kumandayı bırakıyorum, koltuğa iyice gömülüyorum. Film bitiyor, aradan 3 4 yıl kadar geçiyor. Bir gün kırtasiyede sırada beklerken gözüm Muzaffer İzgü kitaplarına ilişiyor. Daha doğrusu algıda seçicilikle ben Zıkkımın Kökü kitabını görüyorum. "Aa ben bunun filmini izlemiştim ehehe" diye düşünürken fiyatına bakmak için kenara kayıyorum. Eski parayla 6 milyona yakın bir fiyatı var kitabın. O zamanlar internet yok (yani var da yok), kitap satış siteleri de yok. Almak istiyorsan alacaksın mecburen. Harçlıklarımı toplayıp gidip alıyorum kitabı. Bir kere okuyorum, çok hoşuma gidiyor. Ardından tekrar okuyorum. İlerleyen zaman içinde 10 kereden daha fazla okuyorum. O kadar çok okuyorum ki, artık hangi sayfada neyi anlattığını biliyorum ama eksik bir şey var: Yazarının imzası. Aradan bu sefer 3 4 yıl değil 15 yıl kadar geçiyor. Sene 2016. İzmir Kitap Fuarı'ndayım. Önceki 3 yılda yanımda olmadığı için imzalatamadığım Zıkkımın Kökü kitabım da yanımda. Bilgi Yayınevi standında oturuyor, her zamanki gibi, Muzaffer İzgü. Gülümseyerek yaklaşıyorum. İsmimi söyleyip, imza rica ediyorum. "Filmini izlediniz mi?" diye soruyor. En üstte ilk yazdığım olaydan bahsediyorum kısaca. Ondan sonra daha birçok kez izlediğimden bahsediyorum. Kendimi üzgün, canı sıkkın hissettiğim zamanlarda açıp okuduğumu şimdiye kadar da herhalde bunu pek çok kez tekrarladıgımı söylüyorum. Karşılıklı teşekkür ediyoruz birbirimize ve elini öpüp ayrılıyorum standtan. Fuardan çıkınca kitabı açıp bakıyorum. "Sevgili Fox hep baharlar yaşa..." yazısı ve imzası ile karşılaşıyorum. Gözümün önüne önce televizyon karşısında oturan halim, sonra kırtasiyede kitabı alan halim geliyor. Üçümüz mutlu mesut bir şekilde yürüyoruz fuarın Lozan Kapısına, baharları yaşamaya...
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.