Gönderi

Bayramlık Bir Özlem
Bir bayram telaşı değil bu yaşadığım . Bayramlar geçti artık benden sabah giyilme hayaliyle başucuna konan bayramlıklarla. Kim bilir kaç tanesi kimin eskisiydi. Ziyanı yoktu. Şekerlerle dolu hazineler görürdük rüyalarda. Altınlarla değil. Altının daha değerli olduğunu söylese biri bize, büyüklerin saçma, parlak metalleri seven garip insanlar olduğunu düşünebilirdik. Çocukluktu her şey çok güzeldi. Zamanımız özgürdü o vakit. Hiç bir Pazartesi'nin yaklaşmasını korkuyla karşılamazdık. Ve hiçbir cumartesi özlemle beklenmemişti henüz. Günler isimlere bölünmemişti. Hepsi aynı güzellikte ve hepsinde kırlangıçların yuva yapışını izleme özgürlüğümüz vardı. Kırlangıçlar dedim de.. Çocukkendi rüyamda kırlangıç olduğumu görmüştüm. Günlerce geçmemişti içimden bir mutluluk hissi. Şimdi görünen rüyalarsa, günlerce umarım gerçekleşmez kaygısıyla hatırlanıyor. Kamuran'da rüya görürdü uyurken. Dudaklarını oynatmasından anlardım. Gördüğü rüyaları merak ederdim. Eminim oda bazen kuşlar görürdü rüyasında. Çünkü balkonda kuşları gördüğü gibi oynatırdı dudaklarını. Şimdi bu anlattıklarımı bir kedi sevmemiş olan zor anlar. Kamuran bir kedi değildi sadece daha öncede söyledim. Hem evlattı, hem çocukluğumdu. Sivas'ta sığınağımdı. Evet görünürde o benim göğüsümde yatardı ama aslında ben onun göğsünde yatardım.Kamuran çok şeydi.. Sivas... Çetin bir yanılgıdır esasen. Bu cümleden ne anlarsanız ve ne anlamazsanız odur Sivas. Korkuyla uyunan gecelerdi. Kapını hangi zalimin kıracağının hesaplarının yapıldığı. O zalimler resmî ve gayriresmi olabilirdiler. Ve 90'larda değildik. Zalimler artık racon bilmezler. Yalnızca racondan bahsetmeyi bilirlerdi. Bazen gerçek üstü gelir insana Sivas. Bir yerden nasıl hem bu kadar nefret edilir, hem nasıl bu kadar sevilir özlem duyulur ? Sürgün yerini özlemesi gibidir bir sürgünün. Çok özlemesi gibi. Ve zannedersem herkes pişman döner Sivas'tan. Kimi yaptıklarından, kimi yapamadıklarından. Hala Atatürk Caddesinde bir acı durur dipdiri. Herkes hissedemez. Hissedende baş edemez bu acıyla. El ayak buz kesen Sivas'ta en sıcak yerdir orası. Hepimizin kalbinin cehennemidir. Ve yandı zannedilenler yanmaz orda biz yanarız. Tam orda bir yapı. Her bir tuğlasından Behçet Aysan bakar, Nesimi Çimen, canım Hasret Gültekin.. 37 candır o yapı. Sanıldığı gibi beton tuğla değildir. Ve Sivas'ın en yaşayan yeridir. Küçük şeylerden mutlu olanlara yeter ama. Karın yağışını beklemek yeter. Şehrin bir gelin gibi süslenmesidir. Karın kalkmasını beklemek yeter. Bu bir gelinin duvağını kaldırmasıdır. Nisanı beklemek yeterdi bana. İlk fesleğen saksısını heyecanla eve götürmek için. Kamuranla bahçeye inmek için Nisanı beklemek Sivas'ta.. Ama ne olursa olsun Eylül'de Sivas'ta olmak dünyalara değişilmezdi.. Kargadan başka kuşu zor görürsün orda. Kargaları bile sevdirir adama. Bide zaten sevenler vardır kargaları. Onların işi daha kolaydır. Bayramda günlerce ekmek bulamamanın özlemidir Sivas. Böyle özlem olur mu ? Neden olmasın.? Aç kalmasakta soğukta kalma özlemidir. Soğuk diri tutar adamı. Bir nevi emanet bayramların özlemidir. Başka yerde geçebilecekken Sivas'ta geçen. Bunun mutluluğunu hangi şehir verebilir ki bilene.. Bir bayram sabahı İzmir gibi bir yerde Sivas'ı özleyerek uyanmak. Ve bu neyin deliliği diye kendine sormaktır. Akıl işi değildir Sivas. youtu.be/syTNYjx9HrA
··
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.