Gölgeler ah içime düşen sancım
Sonbahar çökmüş bedenlerimize
Yolun neresindeyiz ah kardeşim
Gazel yaprakları arasında geziniyorum
Yeşillik ne mümkün kalmamış
Bedenler kuru otlar gibi
Kırılgan cansız ve zayıf
Hafif bir rüzgar sürüklüyor beni
Zaman sinsi ağını örmüş ömrümüze
Kırık tahta gibi her yerden ses geliyor
İniltiler feryatlar can çekişen sevdalar
Yükün ağır senin diye sesleniyor
Uykum neden eskisi gibi değil
Beynim niye bu kadar meşgul
Kalbim niye feryad ediyor
Göğüs kafesinden çıkacak gibi
Mis kokulu sevdiğimi alan toprak
Üzerinde açan bir papatya
Mezarından yükselen bir selvi
Uğuldayan tepeler ey gökyüzü
Feryadım kime benim
Sonsuzluğa ermeden zamanım
Seni arzulayan bedenim
Ey gül yüzlü sevdiğim.