Cenab-ı Hak Asr Sûresi'nde:
"Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye
edenler müstesnadır." (103/Asr, 1-3)
buyurmaktadır.
Zamana yemin ile başlayan bu sürede; iman, amel-i
salih, hakkı ve sabrı tavsiye ile ihya edilmeyen zamanların israf edildiği ve bir hüsran vesilesi olduğu bildirilmektedir. Zamanı hakkıyla değerlendirebilenlerden istisna kaydıyla bahsedilmesi de, insanların bu hususta ekseriyetle
aldandıklarına işaret eden acı bir hakikattir.
Cenab-ı Hak, kullarının zamanı kullanma hususunda
hüsrandan kurtularak ilahi ikramlara nail olabilmeleri
için şu tavsiyede bulunmaktadır:
"Bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş!
Hep Rabbine yönel, (O'na yaklaş!)" ( 94/ İnşirah, 7-8 )
Yani ibadet ve hayırlı işlerin biri bittiğinde hemen diğerine koşmak, herhangi bir zamanın ibadetsiz ve hayırdan uzak geçmesine fırsat vermemek icab eder. Çünkü hayat, bize uhrevi saadeti kazanmak için verilmiş bir nimettir.
Ölüm ise bir borç senedinin ifa zamanını gösteren ödeme
tarihi gibidir. Bir tüccar, borcunu ödemek için hazırlık yapmak üzere alacaklıya bir senet verir. Bundaki vade, o zaman zarfında ödenecek miktarı hazırlamak içindir. Dünya hayatı da bize ahireti kazanmak ve ilahı nzaya nail olmak için verilen bir mühletten ibarettir.
Nasıl bir tüccar, ödeyeceği senedin vadesini ciddiye almaz, kendisine tanınmış olan müddet zarfında hazırlıkta bulunmaz ve neticede ödeme günü büyük bir sıkıntıya düşerse, insanoğlu da Allah'ın kendisine verdiği ömür mühletini iyi kullanmadığı takdirde hüsrana uğramaktan kurtulamaz. Çünkü her insan, doğduğu andan itibaren, tahakkuk müddeti meçhul bir ölüm hükmü ile mahkumdur. Bu hükmün gerçekleşme zamanı ise Azrail -aleyhisselam- ile karşılaşacağı andır. Üstelik senette ödeme tarihi belli olduğu halde, insan ömrünün mutlak olan nihayeti meçhul kılınmıştır. Bu da hesap vermeye her an hazır olmayı gerektiren, dehşetli bir gerçektir.