Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Genişleyen Ufuk Daralan Vizyon
Genişleyen Ufuk Daralan Vizyon            ༄ ༄ ༄ İnsanlığın yeryüzündeki nefesi, tarihi tarih yapan kaydetme ve aktarma çabasıdır. Varoluşsal bir kimliğin tanımı tarihin oluşumunda en büyük bahanedir. Geçmişin izleri, her an var olan hayat nefesiyle bulmaya, kayıt altına almaya bir gayrettir. Geçmiş yaşantıların bulunan her şeyi bir yığın yük karşısında tarih bir yol çalışması gayretindedir. Coğrafyaların kendine has iklimi gibi bu coğrafyalardaki insan toplumları da kendine ait medeniyetler inşa ettiler. Mezopotamya Medeniyeti, Asya Medeniyeti, Afrika Medeniyeti gibi zamanın birikimiyle kendi topraklarında filizlendiler. Bir insanın doğum ve ölümü arasındaki psikolojik, fizyolojik ve biyolojik evrelerin değişimleri, iniş ve çıkışları gibi medeniyetlerinde değişim, iniş ve çıkışlarına rağmen varlıklarını sürdürmüşlerdir. Milletlerin dini ve ekonomik fonksiyonları medeniyet karakterini şekillendiren ve geliştiren dinamik unsurlardır. İslâm, Hristiyanlık ve Budizm gibi dinlerin medeniyetleri manevî zenginlikle beslemeleri gibi İpek Yolu, Baharat Yolu ve Akdeniz Liman şehirleri de maddî zenginlikle beslemişlerdir. Medeniyet tasavvuru oluşturma medeniyetleri anlama noktasında önem arz etmekle beraber ‘Uygarlık Tarihi’ alanında on iki ciltlik eserin sahibi İngiliz usta tarihçi Arnold J. Toynbee; Greko-Romen Uygarlığı, Rusya’nın Bizans Mirası, İslâm, Batı ve Gelecek konularıyla on üç makaleyle tarihe bakışı, gelinen nokta, tarihin ruh için anlamı gibi fikirleriyle “Uygarlık Yargılanıyor” kitabında bir araya getirmektedir. Dünya kıtalarından on dört ile on beşinci yüzyıla kadar bilinmeyen yerler vardı. Batılı denizci devletlerin bu kıtaları keşfetmeleri kendi medeniyetlerini buralara taşımaları medeniyet tarihi alanında önemli gelişmeler olmakla beraber taşınmış ve yapay medeniyet inşasında birer örnektir. Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya bu açıdan projelenmiş inşa faaliyetleri birer süreçle yedi asır gibi bir ömrüyle gelinen noktada ekonomik ve diplomatik yönleriyle istenilen devlet profilinde kaldı. Bunun dışındaki unsurları dünyanın farklı medeniyetlerindeki nüfus potansiyeline sahip coğrafyalar tarafından beslendi. Yeni kıta keşfi merkezi bir kıta ile bugüne kadar gelen tek hakimiyet ve ticareti kökten değiştirerek okyanus ötesi medeniyet ve ticaret ağının kurulması bunların sonucunda tek merkez durumunu imkansız hale getirmiştir. Kıta keşfi öncesi merkezî bir kıta hedefine en yakın olan kişilerden tarihçi Toynbee, bunun İmparator Babür olduğunu ve kıtasal bir merkezden kara harekâtıyla dünyayı birleştirmeye yönelik girişimi gerçekleştirmiş kişi olduğunu vurgular. Medeniyet tarihinin kavranması cihetiyle Toynbee, Babür’ün ufku neydi? Sorusunun cevabı aramakta. Çin ve Hindistan’ı içermesiyle batısında ise Babür’ün kendi uzak akrabaları olan Osmanlıya uzanıyordu. Babür’ün dünyanın merkezi haline geldiği, aniden büyük bir sıçrama yaparak en batı ucuna sıçrayarak Sevilla ve Lizbon limanlarına gelerek Elizabeth'in İngiltere’sine yerleştiği ve bir sıçrama daha yaparak Londra'dan New York’a geçtiğini söyleyerek dedesinin de çalıştığı Doğu Hindistan Şirketi’ni kast etmektedir. İnsanlığın tarihsel deneyimi sonuç itibariyle ya olumlu seyir ya da olumsuz bir seyir halinde devam eder. Bir savaşın başlaması demek artından ikinci bir savaşın çıkmasına sebeptir. Tarihsel süreçteki olaylar birçok sebep ve birçok sonuç olarak tezahür etmiştir. Tarihin kalıntılarını sorgulamak tarihin gidişatına karşı alternatif yollar ve var olan durumu görebilmeyi sunar. Tarihin damarlarında pıhtılaşmış kanın akışını tazelemek ve hızlandırmak için sorgulama, eleştirme, yargılama yapmak, yerinde bir durumdur. Batılı bakış açısıyla tarihin seyrine bakmanın ne olduğu konusunda tarihçi Toynbee, tarihsel ufuklarının hem mekân hem de zaman boyutunda genişlerken, tarihsel vizyonun hızla daralmakta ve âdeta at gözlüklerinin arasından bakan bir atın görüş açısı kadar dar olan bir alana sıkıştığını vurgular. Bu durumun kanıtlayıcı olacak yönlerinin bir tanesi Batı’nın tarihsel süreç içerisindeki çelişkilerle dolu olmuş, hâlidir. Bunun şu anda eşi benzeri görülmemiş bir üretim gücü ile eşi benzeri görülmemiş bir kıtlık eş zamanlı olarak varlığını sürdürmesidir. Batı, kendisi için çalışacak makineleri icat etmiş durumda. Ancak insana hizmet edecek –en temel ihtiyaçlar yanında annelerin bebeklerine bakmalarına yardımcı olmak gibi temel ve hayatî olan bir hizmeti sunacak– yedek işgücü hiç olmadığı kadar yaygın işsizlik ile insan gücü kıtlığı arasında savrulup durmaktayız. Batı uygarlığının eleştirel bir okuması veren Toynbee, genişleyen tarihsel ufkumuz ile daralan tarihsel vizyonumuzun arasındaki zıtlık çağımızım karakteristik bir özelliği olduğunu söyler. İnsanlığın ortak birikimin kurumsal yapılanmaları olan medeniyetler; tarihin iktisadî, sosyolojik, dinî birikiminin birer süreçleridir. Medeniyet tasavvuru yapmak pedagojik teknik çeşitliliğinin hangi yerinde durduğuyla ilgilidir. Bakma ile görme, duyma ile dinleme, hissetme ile dokuna bilme gibi her birinin bütün içindeki sınırlarla ilgili başka bir açıyla algı çeşitliliğin içindeki yeri ve ayrıntısıyla ilgilidir. Bu noktada İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee’nin karakterinin beslendiği bütünüyle sahip olduğu algısıyla medeniyetlerin tarihsel serüvenin tasvirini “Uygarlık Yargılanıyor” kitabında on üç başlıkla anlatmaktadır. Kaynakça: Arnold J. Toynbee, Uygarlık Yargılanıyor, çev. Mehmet Arif Taşkıran, Kronik Yayınları, Dünya Tarihi Dizisi-28, 1. Baskı Mayıs 2023, 224 sayfa. Yunus Özdemir
Uygarlık Yargılanıyor
Uygarlık YargılanıyorArnold J. Toynbee · Kronik Yayınevi · 202365 okunma
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.