Bugün okuduğum bir eserde, dini inancı zayıf olanların çokça savunduğu bir görüşü çürüten çok güzel bir yazı okudum. Yazının bütününü paylaşmadan önce anlaşılabilmesi adına bu inancı zayıf olanların ne olduğunu burada söylemek icap edecektir. Bazıları derler ki; neden Kur'an bilimsel formüllerden bahsetmiyor, açık açık neden suyun kaynama derecesinden bahsetmiyor vb. türevinde bilimsel dayanakların, kanunların, felsefi teoremlerden bahsetmediğinden veryansın ederler. Ki Kur'an da bilimsel ayetler olduğu gibi felsefecilere yönelik ayetler de bulunmaktadır. Fakat onların istediği gibi "yalnızca bilimsel, felsefik bir kitap değildir." İşte bu hakikatin neden böyle olduğunu İbn Kayyım El-Cezviyye şöyle açıklıyor:
"Okuma ve yazma bilmeyen bir kimse (kendisinde bulunan bilgisizliğe rağmen) gökyüzüne bakması ile, inciler gibi saçılmış yıldızlara ve aya öyle bir şahit oluyor ki, kainatı yaratan ve onu evirip çeviren bir Rabbin olduğuna iman ediyor. Astronomi ilmi ile uğraşan bir bildim adamı ise -geniş bilgi potansiyeliyle yıldızların hareket edişlerini, semada yüzüşlerini ve bir dengede oluşlarını öyle bir biliyor ki, bu sefer bu bilgin Allahu Teâlâ'nın otoritesine ve azametine daha çok şahit oluyor ve mucizeleri daha çok keşfediyor.
O zaman okuma yazma bilmesin veya bir filozof olsun hepsi de fikirleri ve hayatta bulundukları konumlar ayrı ve başka da olsa, bu (fıtri) olgunun atmosferinden kendilerini alamazlar.
Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim, mantıkî olarak yada başlangıçta küçük olsun büyük olsun sadece bunlarla delillerini sergilediği gibi, felsefi bazı terimlere, mesela; cevher, araz gibi tariflere saldırmaya, aklî problemleri oluşturmaya karşı çıkmamakla, yine delillerini sırf bunlara bağlı olarak sergilememiştir. Çünkü din, sırf felsefecilere özgü gelmediği gibi, sadece alimlere de özgü gelmemiştir.
Nitekim ilim ve felsefe konuları insanlardan ancak az bir kısmında bulunan şeylerdendir. İşte Kur'an-ı Kerim ancak fıtrata ve duyguya seslenmiş, ona hitap etmiştir. Çünkü bu iki olgu, bütün insanlarda ortak bulunan şeylerdendir. Bundan dolayıdır ki, Allah Teâlâ'ya âlimler, hem cahiller, hem filozoflar, hem de başkaları iman etmektedirler. "